3. Hukuk Dairesi 2013/17322 E. , 2014/1170 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2013
NUMARASI : 2011/1302-2013/688
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar vekili dilekçesi ile; davacılardan M.. D.."ın çalıştırdığı işyeri ile ilgili 24.10.2009 tarihinde kaçak elektrik tutanağı tanzim edildiğini, ancak Adana 11.Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2010/623 Esas sayılı dava dosyasında elektrik hırsızlığından yapılan yargılamada davacılardan Mustafa"nın beraatine karar verildiğini, müvekkilleri tarafından kaçak elektrik kullanılmadığını iddia ederek, Adana 8.İcra Müdürlüğü"nün 2010/11777 Esas sayılı dosyasına konu olan 24.10.2009 tarihli kaçak elektrik tutanağına istinaden verilen kaçak elektrik bedeli nedeniyle davalı şirkete borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesi ile; ceza mahkemesi tarafından verilen kararların hukuk hakimini bağlamayacağını, mevcut durumda davacılar tarafından davalı şirkete zarar verildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; Adana 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarih ve 2012/817-2013/74 sayılı kararında ve ceza dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre, sanık M.. D.."ın yüklenen suçu işlediği yolunda mahkumiyetine yeter, kesin ve inandırıcı delil olmadığından beraatine karar verildiği, kararın 25.03.2013 tarihinde kesinleştiği, buna göre TEDAŞ tarafından kesilen kaçak tüketim bedeli ve cezasının usulüne uygun olmadığı, ayrıca dayanılan kaçak tüketim tutanağının yerinde olmaması nedeniyle hakkında ceza davası açılan M.. D.. dışındaki icra takip dosyasındaki borçlular aleyhine de bu kaçak tespit tutanağından dolayı davalı kurumun bir alacağının bulunmadığı gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesine göre; “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).
Ceza mahkemesinde, suçun sanık tarafından işlenmediğinin saptanması nedeniyle verilen beraat kararının Hukuk Mahkemesine etkisi düşünülürse de, kesin delil bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi halinde bu nitelikteki kararın Hukuk Hakimini bağlayacağı söylenemez. (HGK. 30.1.1976, 1974/4-475 E. 1976/159 K., YKD.1976/9-1266)
Somut olayda hükme esas alınan Adana 11.Asliye Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarih ve 2012/817-2013/74 sayılı ilamına bakıldığında; elektrik hırsızlığı suçundan yapılan yargılama sonucunda davacı/sanık hakkında ""...sanığın yüklenen suçu işlediği yolunda mahkumiyetine yeter kesin ve inandırıcı delil elde olunamadığından atılı suçtan beraatine..."" karar verildiği görülmektedir.
O halde yukarıda yapılan açıklamalar ve bahsi geçen kanun hükümleri çerçevesinde, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından davacı hakkında verilen beraat kararı hukuk davasında kesin delil olarak değerlendirilemeyeceği için mahkemece yapılacak iş; davacı hakkında düzenlenen kaçak tespit tutanağı ve diğer belgeler dosya arasına alınıp, tutanak mümzileri dinlendikten sonra gerekirse mahallinde yapılacak keşif doğrultusunda alınacak uzman bilirkişi raporları ile varılacak sonuca göre karar vermek olmalıdır. Tüm bu hususlara dikkat edilmeden yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.