Taraflar arasında görülen eşya alacağı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarının, davalı tarafından gereksinimi olduğunu beyan ederek iade edilmek üzere alındığını ancak iade edilmediğini iddia ederek, bu ziynet eşyalarının aynen iadesini mümkün olmadığı taktirde bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; açılan boşanma davası sürecinde davacı kadının müşterek hanede kaldığını, boşanma davasının sonuçlanması ile tüm eşyaları alıp müşterek haneyi boşaltıp gittiğini, taraflar arasında ziynetlerin hiçbir zaman konu edilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davanın kabulüne, ziynet eşyalarının bedeli olarak 14.926,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır. Somut olayda, davacı kadın düğünde takılan ziynetlerin davalı tarafından alınıp iade edilmediğini iddia etmiş ise de dinlettiği tanık beyanları duyuma dayalı olup görgüye dayalı bilgileri bulunmamaktadır. Bu nedenle de, sırf duyuma dayalı tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurulması doğru değildir. Bununla birlikte davacı vekili, 30.06.2011 havale tarihli delil listesinde "her çeşit kanıt" diyerek yemin deliline de dayanmış bulunduğundan, davacıya ziynet eşyalarının davalı tarafından alınıp iade edilmediği iddialarına yönelik davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.