14. Hukuk Dairesi 2020/4028 E. , 2021/1465 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı, birleştirilen davada davalı aleyhine asıl davada 01/10/2014, birleştirilen davada 17.10.2014 günlerinde verilen dilekçeler ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; bozma gerekçesine göre asıl ve birleştirilen davanın kesinleşmesi sebebiyle konu hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hükmün 01.07.2020 tarihinde kesinleştiğinden bahisle davalı vekilinin temyiz isteminin reddine dair verilen 05.10.2020 günlü ek kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava ve birleştirilen dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 2157 ada 7 parsel sayılı taşınmazda davacının 1/4 oranında paydaş olduğunu, bir kısım paydaşın paylarını davalı ..."ya 22.12.2009 tarihli 40144 yevmiye Nolu taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile 100.000,00TL bedelle satışını vaad ettiklerini, tapuda devrin gerçekleştirilmemesi nedeniyle açılan ifa davası sonucu 08.09.2014 tarihinde kesinleşen hüküm ile 29.09.2014 tarihinde davalı ... adına 3/4 payın tescil edildiğini, satıştan davacının yeni haberi olduğunu, önalım hakkı nedeniyle davalı adına kayıtlı olan payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Birleştirilen 2017/498 Esas sayılı dosyada davacı vekili; davalı ..."nın satın aldığı payı aynı gün yani 01.10.2014 tarihinde birleştirilen dosyanın davalısı ..."a sattığını, bu nedenle süresi içerisinde ..."a karşı önalım hakkını kullanmak istediklerini ancak ilk tescil bedeli olan 100.000,00TL üzerinden davanın yürütülmesini, olmadığı takdirde ikinci devir bedeli olan 150.000,00TL"yi geçmemek üzere keşfen saptanacak değer üzerinden önalım bedeli depo edilmek suretiyle tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., davayı 156.187,50TL üzerinden kabul ettiğini, dava dilekçesini tebellüğ etmeden önce davacıya 31.10.2014 tarihinde tapudaki satış bedeli ile masrafların ödenmesi halinde önalım hakkına binaen dava konusu payı devredeceğine dair çekmiş olduğu ihtarnamenin 06.11.2014 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, önalım bedeli depo edildikten sonra davacıya önalım hakkı tanınmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığını dile getirmiştir.
Mahkemece, "..."ın kabulü de göz önünde tutularak asıl davada davalı ... aleyhine açılan davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davanın kabulü ile 2157 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 3/4 payı olan davalı ..."ın bu payının iptali ile davacı ... adına tesciline, davacı tarafın depo ettiği 150.000,00TL satış bedeli, 187,50 TL döner sermaye, 6.000,00TL tapu harcı olmak üzere toplam 156.187,50TL"nin karar kesinleştiğinde davalı ..."a ödenmesine, yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, birleştirilen 2014/498 Esas ve 2014/387 Karar sayılı dosyada, alınması gerekli 10.669,17TL ilam harcının peşin alınan 85,40 TL"den mahsubu ile, bakiye 10.583,77TL harcın davacıdan alınıp Hazineye irat kaydına, davacı vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına" karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 10.10.2017 tarihli 2016/15793 Esas ve 2017/7402 Karar sayılı ilamı ile “..davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; mahkemece, tapu satış ve harç bedellerinin toplamı olan 156.187,50TL üzerinden hesaplanan karar ve ilam harcının bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamayan davacıya yükletilmesine karar verilmiş ise de; yargılama sonucu davacı, sonuçta davasını kazanmış ve davalı adına kayıtlı payın adına tescilini sağlamıştır. İki tarafın da kısmen haklı çıkması halinde yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağına ilişkin HMK"nın 326. maddesinin 2. bendi yargılama harçları için uygulanmaz. Çünkü, davanın reddi hariç harç daima davalıya yükletilir. Bir başka deyişle harç zaten haksız çıkılan oranda ve mahkum edilen miktara göre hükmedilir. Bu durumda mahkemece karar ve ilam harcının tümünün davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Bozma ilamına karşı davacı ve davalı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Dairemizin 12.11.2018 tarihli, 2018/1065 Esas ve 7591 Karar sayılı ilamıyla tarafların karar düzeltme istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, "bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl ve birleştirilen davaların bozma gerekçesine göre esas yönünden kesinleşmesi nedeniyle konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına; birleştirilen dava dosyası yönünden harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline" karar verilmiştir.
Davalı ... tarafından verilen 26.02.2019 tarihli dilekçe ile yargılama gideri ve vekalet ücretleri yönünden bozma ilamında hüküm bulunmadığı belirtilerek hükümden yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısımların çıkarılması talep edilmiştir.
Mahkemece 01.03.2019 tarihli ek karar ile "davalı ..."ın talebinin kabulüne, bozma ilamına uyulmasına rağmen sehven yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verildiği gerekçesiyle davacı tarafça yapılan 25,20TL dava harcı, 434,28TL posta/tebligat gideri, 1.500,00TL bilirkişi ücreti, 270,40TL keşif/araç gideri (ayrıntısı UYAPTA kayıtlı) olmak üzere toplam 2.229,88TL yargılama giderinin davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine ve A.A.Ü.T"ne göre 15.245,00TL"nin davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine yönündeki hükümlerin hükümden çıkartılmasına, kararın 3.maddesinde geçen kısmın HMK"nun 327/1.maddesi gereğince yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, şeklinde; kararın 4.maddesinde geçen kısmın HMK 327/1.maddesi gereğince davacı vekiline ücreti vekalet takdirine yer olmadığına şeklinde tashihine" karar verilmiştir.
Ek kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 12.03.2020 tarihli, 2019/2792 Esas ve 2020/3122 Karar sayılı ilamı ile "mahkemece davanın esasına ilişkin hüküm kurulduktan sonra taraflara usulen tebliğ edilmeden HMK’nun 305. maddesine aykırı olacak şekilde taraflara tanınan hak ve borçları değiştiren ek karar kurulmaz. Bu hususlar ancak temyiz konusu yapılabileceğinden mahkemece davalı vekilinin hüküm fıkrasına yönelik düzeltme talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, talebin kabulü ile ek karar verilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından, mahkemece verilen 01.03.2019 tarihli ek kararın bozulmak suretiyle kaldırılmasına karar verilmiş, mahkemece esas hükme yönelik verdiği tavzih kararı ile taraflar yanıltıldığından, asıl kararın taraflara tebliği ile yasal temyiz süresinin beklenmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir" gerekçesiyle ek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin ek kararın bozulmasına yönelik ilamından sonra Bakırköy 6.Asliye Hukuk Mahkemesi 17.07.2020 tarihli kesinleştirme şerhi ile Yargıtay ilamının asıl dosya ve birleştirilen dosyada davacı vekili Av...."e 14.06.2020, davalı ..."ya 13.06.2020, birleştirilen dosyada davalı ..."a 16.06.2020 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, tarafların yasal süresi içinde ek karara karşı karar düzeltme yoluna başvurmamaları üzerine 24.01.2019 tarihli kararın da daha önceden tebliğe çıkarılması ve temyiz edilmemesi üzerine hükmün 01.07.2020 tarihinde kesinleştiğini tespit etmiştir.
Davalı ... tarafından 24.01.2019 tarihli 2018/710 Esas ve 2019/59 Karar sayılı hükmün temyizi üzerine mahkemece bu defa kararın kesinleştiğinden bahisle ek karar ile davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
05.10.2020 tarihli ek karar, birleştirilen davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği gibi usuli kazanılmış hak mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına, diğerinin ise aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hak olarak tanımlanır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda düzenlenmiş olmamakla birlikte uygulama ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarıyla (04.02.1959 günlü ve 13/5 sayılı İ.B.K., 09.05.1960 günlü ve 21/9 sayılı İ.B.K) yargılama hukukundaki yerini almıştır.
Yargıtay bozma ilamına uyulmakla hüküm yararına bozulan kişi açısından da usuli kazanılmış hak doğar.
Öte yandan, hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik presibinin gereğidir.Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir. Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür ve hüküm bir bütündür.
Somut olaya gelince; Dairemizin 10.10.2017 tarihli , 2016/15793 Esas ve 2017/7402 Karar sayılı bozma ilamında sadece harç yönünden hükmün bozulduğu, harcın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği, yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verildiği halde bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu bozma ilamının dışına çıkarılarak yargılama gideri ve vekalet ücretinin de birleştirilen davalıdan tahsiline karar verilmiş ve hüküm tekrarı yapılmaksızın esas yönünden hüküm kesinleştiğinden yeniden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Ne var ki, mahkemece bozma ilamına uyularak verilen hüküm ile birleştirilen davalı lehine usuli kazanılmış hak doğduğundan sadece harcın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yargılama gideri ve vekalet ücretinin de birleştirilen davalıdan tahsiline karar verilmesi ve bozma ilamı çerçevesinde tüm talepler yönünden hüküm tekrarı yapılmaması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan 05.10.2020 tarihli ek kararın ve 17.07.2020 tarihli keşinleştirme şerhinin KALDIRILMASINA, talep edenin temyiz itirazlarının kabulü ile Bakırköy 6.Asliye Hukuk Mahkemesine ait 24.01.2019 tarihli, 2018/710 Esas ve 2019/59 Karar sayılı hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, 03.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.