11. Hukuk Dairesi 2018/3116 E. , 2020/344 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK
Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05/07/2017 tarih ve 2015/732 E- 2017/869 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 12/04/2018 tarih ve 2017/889 E- 2018/392 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 14.01.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, taraflar arasında 20.01.2015 tarihinde noter onaylı işletme devir sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre, davalının Bursa-... (... Şubesi) ile Bursa-İnegöl (İnegöl Şubesi)’de bulunan iki ayrı açık öğretim kursları işletmesini müvekkiline devir yükümlülüğü altına girdiğini, müvekkilinin İnegöl Şubesine ilişkin olarak davalıya toplam 370.000 TL-50.000TL-50.000TL bedelli 3 adet bono verdiğini, ancak sonradan noterde düzenlenen 13.03.2015 tarihli fesihname ile İnegöl Şubesine ilişkin satışın feshedilmiş olduğunu, bu feshe rağmen davalının müvekkilinden almış olduğu 3 adet bonoyu iade etmediği gibi, bu üç bonodan her biri 19.01.2015 tanzim tarihli 50.000,00’er TL bedelli ve sırasıyla 20.02.2015 ve 20.03.2015 vade tarihi iki adet bonoya ve unsurları oluşmayan 38.000 TL bedelli belgeye dayanarak müvekkili aleyhine icra takibine girişildiğini, 38.000,00 TL bedelli belge yönünden icra hakimliğince iptal kararı verildiğini, birleşen davaya konu 14.04.2015 tanzim ve 20.11.2015 vade tarihli 370.000 TL bedelli bononun ise ayrı bir icra takibine konu yapıldığını, icra takiplerine konu edilen bu bonoların bedelsiz olduğunu ileri sürerek, icra takiplerine konu edilen asıl davaya konu 19.01.2015 tanzim ve 20.02.2015 vadeli 50.000 TL bedelli, 19.01.2015 tanzim ve 20.03.2015 vade tarihli 50.000 TL ve birleşen davaya konu 14.04.2015 tanzim ve 20.11.2015 vade tarihli 370.000 TL bedelli bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ve %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, davacı tarafın iddiasının aksine dava konusu bonoların davacının işletmekte olduğu Bursa-...’de bulunan işletmenin devir bedeline ilişkin olduğunu, feshedilen İnegöl Şubesi için verilen muhtelif vadeli ve bedelli toplam 370.000 TL bedelli bir çok bononun ise davacıya iade edildiğini, davacının da bunları yırtarak imha ettiğini belirterek asıl ve birleşen davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; devir sözleşmesinde her şubenin bedelinin ayrı ayrı 5.000,00TL olarak gösterilmiş olmasına rağmen, tarafların her ikisinin de devir bedelinin bu bedelin üzerinde bulunduğunu belirtmeleri nedeniyle işletme devir sözleşmesinde yazılı bedele itibar edilmediği, bu hususta ispat yükünün davacıda olduğu, ancak davacının herhangi bir delil ibraz edemediği, bonoların tanzim tarihleri incelendiğinde her biri 50.000,00 TL bedelli bonoların tanzim tarihlerinin 19.01.2015 olup, bu tarihin işetme devir sözleşmesinin düzenlenme tarihi olan 20.01.2015’den önce olduğu, ancak, 370.000,00 TL bedelli bononun tanzim tarihinin ise 14.04.2015 olup, İnegöl Şubesi’nin devrinin ise 13.03.2015 tarihinde feshedilmiş olduğuna göre, bu bononun feshedilen şubenin bedeli için verildiği iddiasının doğru olmadığı, 370.000,00 TL bedelli bononun diğer 2 adet toplam 100.000,00 TL bedelli bonoların varlığı kabul edilerek verilmiş olduğu, bu nedenle davacının 100.000,00 TL’lik bonolar yönünden de iddiasının kabul edilmediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine, asıl dava yönünden %20 tazminata, birleşen davada koşulları oluşmadığından davalı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekili, 05.07.2017 tarihli duruşmada, devrinden vazgeçilen İnegöl şubesinin devir bedelinin 370.000 TL olduğunu ve karşılığında davaya konu 370.000 TL bononun düzenlendiğini ve bedelsiz kalan bu bonodan dolayı davanın kabulüne karar verilmesini istediği, bu durumda, asıl davaya konu her biri 19.01.2015 tanzim ve 50.000 TL bedelli 20.02.2015 ve 20.03.2015 vade tarihli 2 adet bononun devrinden vazgeçilen işletme için verilmediğinin davacı tarafça da kabul edildiği, birleşen davaya konu 370.000 TL bedelli bono yönünden ise, bu bononun devrinden vazgeçilen işletme için verildiğini ispat yükü üzerinde olan davacı tarafça yazılı delillerle kanıtlanamadığı, bononun tanzim tarihinin sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğuna dair herhangi bir yazılı delil de sunulmadığı, asıl ve birleşen dava dilekçelerinde sadece “sair yasal mevzuat” ve “sair delil” ifadelerinin kullanılmış olduğu, açıkça yemin deliline dayanılmadığı, bu durumda, hakimin taraflara yemin teklif etme hakkını hatırlatamayacağı, asıl dava yönünden davalı lehine tazminata hükmedilmesinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca, asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, 13/03/2015 tarihli fesihnamede tarafların fesih sebebiyle alacak ve borçlarının kalmadığını beyan etmiş olmalarına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 72,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıdan alınmasına, 14/01/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.