3. Hukuk Dairesi 2013/18390 E. , 2014/1109 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/06/2013
NUMARASI : 2012/358-2013/244
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde davacılar vekili Av. N.. Ş.. geldi. Diğer taraftan gelen olmadı. Gelen davacılar vekilinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldü.
Belli saatte dosyadaki bütün kâğıtlar okunarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili İ.. K.."nın davalıdan resmi olmayan sözleşme ile taşınmaz satın alarak üzerine ev inşa ettiğini, ancak evin hazine adına kayıtlı yere yapılması nedeniyle dava dışı idare tarafından yıkıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere yıkım tarihi itibarıyla evin değerinden şimdilik 10.000 TL tazminatın tahsilini talep etmiş, 11.07.2006 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 160.694 TL ye yükseltmiş ve alacağına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini istemiştir.
Davacı vekili birleştirilen 2006/281 Esas sayılı davada ise; aynı vakıalara dayanarak, müvekkilinin ödediği satış bedelinin dava tarihindeki değerinden şimdilik 5.000 TL nin faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, asıl ve birleştirilen davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; satım bedelinin denkleştirilmiş değeri olarak 2.645,40 TL nin davalıdan tahsiline ilişkin ilk hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28.05.2009 günlü ve 2008/15143 E. 2009/7386 K.sayılı ilamında belirtilen "...birleştirilen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı..." gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece; asıl davanın kısmen kabulü ile 2.645,40 TL nin faizi ile davalıdan tahsiline, birleştirilen davanın ise reddine dair verilen ikinci hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 31.01.2012 günlü ve 2011/6803 E. 2012/1564 K.sayılı ilamında belirtilen "... Davalı, taşınmazın kendi parselleri içinde kaldığını belirterek davacıya satmış, taşınmazın kendilerine ait olduğu hususunda güven vermiş, davacı da bu güvene dayanarak taşınmaza bina yapmıştır.
Taşınmazın davalıya ait olduğuna güven duyarak taşınmazı satın alan ve üzerine bina yapan davacının binanın yıkılması nedeniyle uğradığı zararının diğer tarafça karşılanması gerekir. Öyle olunca, mahkemece bu doğrultuda araştırma ve inceleme yapılmalı, gerektiğinde bu hususta bilirkişiden rapor alınmalı ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; asıl davanın kabulü ile 10.000 TL nin davalıdan tahsiline, birleştirilen dava hakkında verilmiş olan hüküm kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 83 ve ardından gelen maddelerinde (HMK 176-182.md.) düzenlenmiş olan ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltilmesine olanak tanıyan bir yoldur.
Kural olarak dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmuş olan davacı, usul ekonomisi bakımından hakkın dava açılmayan kısmı için, ıslah yoluyla dava konusunu artırabilir.
Yine, ıslah karşı tarafın kabulüne ya da hakimin onayına bağlı olmayıp, ıslahın usulüne uygun olarak yapılmış olması halinde mahkemece dava ıslah edilmiş şekli ile incelenmelidir.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talepte bulunmuş, yargılama aşamasında ise müddeabihi arttırmak üzere ıslah dilekçesi sunmuş ve arttırılan kısım yönünden ıslah harcını da yatırmıştır.
O halde, mahkemece; davanın, ıslah edilen kısmı için olumlu olumsuz bir karar verilmeyerek yukarıdaki şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekâlet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.