21. Hukuk Dairesi 2016/2386 E. , 2016/5647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 01/10/1998-30/04/2008 tarihleri arasında sigortalılık süresinin ihya yönünden değerlendirildiğini oysa 1998-2000 yılları arası sigortalılık süresinin yeterli olduğunu, ihya ve yapılandırma hatalarının düzeltilmesini ve aftan yararlandırılmasını kurum hatası yüzünden kullanmadığı krediden tekrar yararlanmasını ve yazlık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Davacı, Kurum tarafından 1.10.1998 ile 30.4.2008 tarihleri arasında sigortalılık süresinin ihya yönünden değerlendirildiğini oysa 1998-2000 yıları arası sigortalılık süresinin yeterli olduğunu, ihya ve yapılandırma hatalarının düzeltilmesini ve aftan yararlanmısını, Kurum hatası yüzünden kullanamadığı krediden tekrar yararlanmasını ve yaşlılık aylığı balanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı yasanın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının vergi kaydı gereğince 01.04.1984 tarihinde 1479 Sayılı Yasaya tabi olarak zorunlu Bağ-Kur sigortalı olarak tescil edildiği ve 1.4.1984-devam eden vergi kaydının bulunduğu, 9.4.1990 tarihinden itibaren devam eden oda kaydının bulunduğu, Kurum tarafından 30.4.2008 tarihi itibarı ile beş yılı aşan prim borcu olması nedeniyle bağ-kur sigortalılığının 30.9.1998 tarihi itibarı ile durdurulduğu, davacının 8.4.2011 tarihli dilekçesi ile ihya yapılandırma bulunduğu, fazla borç çıkarıldığı gerekçesiyle borcunu ödemediği anlaşılmaktadır.
5510 SK"nun geçici 17.maddesine göre, sigortalılığı durdurulan sigortalı veya hak sahipleri durdurulan sigortalılık süresini, cari primler üzerinden hesaplanacak prim borcunu tebliğ tarihinden itibaren 3 ay içinde ödeyerek sigortalılık elde edebilirler. Ancak yasa hükmünden de anlaşılacağı gibi, kısmi ödeme ile kısmi hizmet elde edilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, her ne kadar davacının gayesi prim borcunun yaşlılık aylığına yetecek sigortalılık süresine karşılık gelen kısmını ödeyip geçici 17.maddeden yararlanarak sigortalılığı sona erdirmek olsa da, geçici 17.maddenin kısmi ihyaya imkan vermediği, davacının prim borcunun tamamını ödeyerek geçici 17.maddeden yararlanabileceği, borcun bir kısmını ödeyerek sigortalılık kazanmasının mümkün olmadığından mahkemece bu taleplere yönelik verilen kararlar yerindedir.
Yapılacak iş; dosya kapsamından anlaşıldığına göre davacının 6111 sayılı yasadan yararlanmasına dair Kurum tarafından ihtilaf çıkarılmadığı, davacının borcunu ödemeyerek ihtilaf çıkarması nedeniyle, Kuruma davacının 6111 sayılı yasadan yararlanmasının kabul edilip edilmediği ve borcu sorularak, Kurumun kabul etmesi halinde, gerektiği takdirde davacıya borcunu ödemesi(26.620.92 TL) için süre vererek, hukuki ihtilaf bulunmadığı göz önüne alınarak bu kapsamda değerlendirmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuku olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının tüm temyiz itirazlarının reddi ile davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacı"ya iadesine
31/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
E.M