13. Ceza Dairesi 2016/11522 E. , 2018/1955 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, mala zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal
HÜKÜMLER : Beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
5237 sayılı TCK.’nın 30. maddesinin birinci fıkrasında;
“Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.”
Üçüncü fıkrasında ise;
“Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. ”
Denilmektedir. Madde gerekçesinin ilgili bölümlerinde ise;
“Birinci fıkrada suçun maddî unsurlarında hataya ilişkin hükme yer verilmiştir. Kast, suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise, maddî unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur. Örneğin, kişi vestiyerden kendisininki zannederek başkasının paltosunu alır. Keza, kişi gece karanlığında vahşi bir hayvan zannıyla hareketli bir cisme ateş eder. Ancak, gerçekte bu hareket eden cisim bir insandır ve dolayısıyla; bu insan ölür veya yaralanır. Örnek olarak verilen bu olaylarda failin bilgisi gerçeğe uysaydı; işlediği fiil haksızlık teşkil etmeyecekti. Bu nedenle hata hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmek mümkün değildir.
Fıkrada ayrıca, maddî unsurlarda hata hâlinde, taksirle sorumluluğa ilişkin hükme yer verilmiştir. Buna göre, meydana gelen neticeye ilişkin olarak gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı böyle bir netice ile karşılaşılmazdı şeklinde bir yargıya ulaşılabiliyorsa; taksirle işlenmiş bir suç söz konusu olur. Ancak bu durumda neticenin taksirle gerçekleştirilmesinin kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Bu nedenle, kendisinin sanarak başkasının çantasını alan kişinin yanılgısında taksirin varlığı kabul edilse bile; kanunda hırsızlık fiilinin ancak yararlanma kasdıyla işlenebileceği belirtildiği için; böyle bir olay dolayısıyla ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Buna karşılık, av hayvanı zannederek gerçekte bir insana ateş edip onun ölümüne neden olan kişinin bu hatasında taksiri varsa, adam öldürme kanunda taksirle işlenen bir suç olarak da tanımlandığı için, böyle bir olayda fail, taksirle adam öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulacaktır.
...
Hükûmet Tasarısının 23 üncü maddesinin 3 üncü fıkra veya bendinde düzenlenen “hukuka uygunluk nedenlerinde hata” ile ilgili hüküm, bölüm başlığına paralel olarak değiştirilmiştir. Madde metnindeki “hukuka uygunluk nedenleri” yerine, “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” ibaresi konulmuştur. Somut olayda söz konusu nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanabilecektir. Ancak, bunun için hatanın kaçınılmaz olması gerekir. Hatanın kaçınılabilir olması durumunda ise, kişi işlediği fiilden dolayı sorumlu tutulacak ve fakat bu hata, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.” şeklinde açıklama yapılmak suretiyle, birinci fıkra kapsamında bir hatanın varlığından söz edebilmek için hatanın kaçınılmaz olmasına gerek olmadığı, buna karşılık üçüncü fıkra kapsamındaki hatanın cezai sorumluluğu etkileyebilmesi için mutlaka kaçınılmaz bir hata olması gerektiği vurgulanmıştır.
Somut olayda sanığın borcu nedeniyle, mahkeme tarafından katılanın dairesinden tahliyesine ve kira borcunun ödenmesine, ilgili icra müdürlüğü tarafından da evdeki eşyaların haczine ve yediemin olarak katılan vekiline teslimine karar verilmiş olup, ilgili icra müdürlüğünün katılan vekilinin talebi üzerine sanığa “... ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde hacizli malları teslim almanız, almadığınız taktirde malların satışı cihetine gidileceği ihtaren tebliğ olunur.” şeklinde bir ihtarname çekmesi üzerine sanığın, suç tarihinde katılana ait daireyi çilingir marifetiyle açtırıp, hacizli eşyaları bulunduğu yerden aldıktan sonra yeni anahtarı apartman yöneticisine teslim ettiği sabittir.
TCK’nın 26/2. maddesine göre ‘ilgilinin rızası’ hukuka uygunluk sebebi ise de, aynı Kanun’un hırsızlık suçunu düzenleyen 141. maddesi hükmü ve gerekçesine göre, hırsızlık suçunun maddi unsuru, zilyedinin rızası olmaksızın başkasına ait taşınır bir malın bulunduğu yerden alınmasıdır.
Yeni suç teorisine göre konu, suçun maddi unsurlarındandır. Hırsızlık suçunun konusu, bulunduğu yerden alınmasına zilyedinin rızası bulunmayan başkasına ait bir taşınır mal’dır.
Kural olarak, failin kendisine ait olan taşınır mal, hırsızlık suçunun konusu olamaz ise de; TCK’nın 290/2. maddedeki hâller bu kuralın bir istisnasıdır. Maddeye göre, fail kendisine ait olan, ancak haczedilerek katılan vekiline yediemin olarak teslim edilen taşınır malı bulunduğu yerden aldığı taktirde hırsızlık suçundan cezalandırılmakla birlikte verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadar indirim yapılacaktır.
Bu sebeple, olayımızda TCK’nın 290/2. maddesinin yollamasıyla işlenen hırsızlık fiilinde ayın Kanun’un 30. maddesinin üçüncü fıkrasının değil, birinci fıkrasının değerlendirilmesi gerekir.
Sanık, kamu otoritesinin yani ilgili icra müdürlüğünün yanlış ve hatalı işlemi nedeniyle suçun maddi unsuruna ilişkin hataya düşmüş ve zilyedin rızası olmadığını bilmeksizin kendisine ait hacizli malı bulunduğu yerden almıştır.
Sanığın, kastı kaldıran bu hatasından yararlanması gerekir. Manevi unsur yokluğu nedeniyle verilen beraat kararı yerindedir.
Açıklanan sebeplerle; dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre katılan vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 14/02/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.