Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/5-187
Karar No: 2012/435
Karar Tarihi: 04.07.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/5-187 Esas 2012/435 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/5-187 E.  ,  2012/435 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 14/07/2011
    NUMARASI : 2011/167-2011/205

    Taraflar arasındaki “kamulaştırılan taşınmazın iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 20.05.2010 gün ve 59/138 E., K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 16.05.2011 gün ve 2010/17068 E., 2011/4648 K. sayılı ilamı ile,
    (...Dava, tamamı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılan taşınmazın yolda kalan ve terkin edilen kısmı dışında bulunan ve Hazine adına tesciline karar verilen bölümünün kamulaştırma bedelinin iadesi karşılığında tapusunun iptali ile adlarına tesciline karar verilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava konusu taşınmaz 1593 sayılı Erişme Kontrollü Karayolları Kanunu uyarınca kamulaştırılmıştır. Adı geçen Kanun 6001 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmış ise de; aynı Kanunun 22/3 maddesi uyarınca bu maksatla yapılan kamulaştırmalarda 2942 sayılı Kanunun 23. maddesi uygulanamayacağı hüküm altına alınmıştır. Zaten daha önceden 23. maddeye göre açılan dava mahkemece bu gerekçeyle reddedilmiştir. Yol dışında kalan ve kamulaştırmaya konu olan bölümün iadesi için idarenin Kamulaştırma Kanunun 22. maddesine göre bir işlemi de olmamıştır.
    Artık bu durumda taşınmazın başka kişilere davalı idarece satılması halinde hakkın kötüye kullanılmasından bahsetmek mümkün değildir. Yapılan işlemler yasaya uygun olup davacıların taşınmazı Kamulaştırma Kanunun 22 ve 23. maddeleri uyarınca geriye almaları söz konusu olamaz. Davacı kamulaştırma yapılması sonunda bedelini aldığına ve idarece yapılan işlemler yasaya uygun olduğuna göre taşınmazın kişilere satışa arzedilmesi halinde eşit koşullarda satışa katılması mümkündür.
    Davanın bu gerekçe ile reddedilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi,
    Doğru görülmemiştir.)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davalı idare vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

     Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, tamamı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılan taşınmazın yolda kalan ve terkin edilen kısmı dışında bulunan ve Hazine adına tesciline karar verilen bölümünün kamulaştırma bedelinin iadesi karşılığında tapusunun iptali ile adlarına tesciline karar verilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı idare vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile hüküm bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, dava konusu taşınmazın kamulaştırma işlemini gerçekleştiren ve bedelini ödeyen dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü"nün taşınmazı dava açılmadan önce Hazine"ye devretmesine rağmen davaya dahil edilerek devam edilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
    Öncelikle uyuşmazlığa ilişkin hukuki kavram ve kurumlar ile ilgili mevzuatın irdelenmesinde yarar vardır:
    Bilindiği üzere taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK m. 38, TMK m. 8 ve m. 48). Buna göre, medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m. 8) ve tüzel (TMK m. 48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.
    Bu noktada, görevleri bakımından kamu otoritesini temsil eden kamu tüzel kişilerinin, özel hukuk tüzel kişileri gibi, davada taraf ehliyetine sahip oldukları konusunda kuşku ve duraksama bulunmamaktadır. 
    Kamu tüzel kişileri, ancak hukukun öngördüğü biçimde kurulduktan sonra kişilik kazanıp, medeni haklardan istifade ehliyetine sahip olduklarından, tüzel kişiliğin kazanılması ile davada taraf olma yeteneğine de sahip olurlar. Kamu tüzel kişilerinin kişiliği ve bununla medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti, hukukun öngördüğü biçimde kalkınca, davada taraf olma yetenekleri de sona erer.
    Burada önemle vurgulanmalıdır ki; kamu yönetimine yön verecek ilke ve kuralların yer aldığı Anayasanın, “İdare” başlığı altında düzenlenen 123. maddesinin 3. fıkrasında, “Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” hükmü öngörülmüştür.
    Bu açık hüküm karşısında, kamu tüzel kişilerinin kanunla ya da kanunun verdiği açık bir yetkiye dayanılarak idari bir kararla kurulması gerektiği; yetki ve usulde paralellik ilkesi gereği, bir kanun ile ya da kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idari bir karar ile kurulan kamu tüzel kişiliğinin sona ermesinin de aynı usule tabi olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
    O halde, kanunla kurulan bir kamu tüzel kişiliği, aynı usulle kaldırılıncaya kadar, bunların davada taraf olma yeteneklerinin devam ettiği kuşkusuzdur.
    İlke olarak, kamu tüzel kişilerinin tüzel kişilikleri ile ilgili hükümlere, somut olayda olduğu gibi kendi kuruluş kanunlarında yer verilmektedir.
    Bu cümleden olarak, 16.02.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasında, “Bayındırlık Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliği haiz olmak ve katma bütçe ile idare edilmek üzere Karayolları Genel Müdürlüğü kurulmuştur” hükmü yer almıştır.
    Böylece, özel kanunla ve katma bütçe ile idare edilmek üzere kurulan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliğinin dolayısıyla taraf ehliyetinin sona erip ermediğinin aydınlığa kavuşturulabilmesi için, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun irdelenmesinde yarar görülmüştür.
    26.05.1927 tarih ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu"nun yerini alan 5018 sayılı Kanun, mali yönetim ve kontrol sistemimizin yapısını ve işleyişini yeni bir anlayışla ele almak suretiyle sistemin temel esaslarını düzenlemekte; kamu bütçelerinin hazırlanma, uygulanma ve kontrol işlemlerinin nasıl yapılacağını, mali işlemlerin muhasebeleştirilmesini ve raporlanmasını şekillendirmektedir.
    5018 sayılı Kanun"un kapsamı, genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri olarak belirlenmiştir. 1050 sayılı Kanun sadece devlet tüzel kişiliğine dahil idareler ile özel mevzuatlarındaki hükümler saklı kalmak üzere katma bütçeli ve özel bütçeli idarelerin mali yönetim ve denetimlerini kapsarken, 5018 sayılı Kanun merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali yönetim ve kontrolünü kapsamaktadır.


    5018 sayılı Kamu Mali ve Kontrol Kanunu"nun 12. maddesinin 2. fıkrasında, “Merkezi yönetim bütçesi, bu Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin bütçelerinden oluşur” hükmüne yer verilmiş; 3. fıkrasında, “Genel bütçe, Devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesidir” tanımı yapıldıktan sonra; bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde “Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri” arasında, Karayolları Genel Müdürlüğü de gösterilmiştir.
    Dolayısıyla, eski sistemde katma bütçeli kuruluşlar kapsamında yer alan bazı kuruluşlar, somut olayda olduğu gibi Karayolları Genel Müdürlüğü, genel bütçe kapsamına alınmış; 5018 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin 5436 sayılı Kanunla değişik metninde “Bu Kanunda öngörülen mali yönetim ve kontrol sistemine uyum sağlanması amacıyla, Kanun kapsamındaki idarelerle ilgili mevzuatta ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde gerekli değişiklikler, en geç 31.12.2007 tarihine kadar yapılır” hükmü öngörülmüştür.
    Bu arada 13.07.2010 tarihinde R.G."de yayınlanarak yürürlüğe giren 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun"un 47. maddesi ile 11/02/1950 tarihli ve 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun"da yürürlükten kaldırılmıştır.
    Anılan Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrası “Kanunlarla verilen görevleri yürütmek üzere, Ulaştırma Bakanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip, merkezi Ankara"da olan özel bütçeli Karayolları Genel Müdürlüğü kurulmuştur.” Aynı Kanun"un 43. maddesinin 1. fıkrası “10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan "43) Karayolları Genel Müdürlüğü" ibaresi bu cetvelden çıkarılmış, anılan Kanuna ekli (II) sayılı cetvelin "B) Özel Bütçeli Diğer İdareler" bölümüne "11) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu" sırasından sonra gelmek üzere "12) Karayolları Genel Müdürlüğü" ibaresi eklenmiş, (I) ve (II) sayılı cetvellerdeki idarelerin sıra numaraları teselsül ettirilmiştir.”
    hükümlerini içermektedir.
    Görüldüğü gibi; 5018 sayılı Kanunda Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliğini kaldıran açık bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, 13.07.2010 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun"daki düzenlenmede de kamu tüzel kişiliğine sahip özel bütçeli idare olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Başka her hangi bir yasal düzenlemeyle de Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliği kaldırılmamıştır. Kanunla kurulan bu kamu tüzel kişiliğinin, Anayasanın 123/3. maddesi uyarınca yine bir kanunla kaldırılıncaya kadar devam edeceği belirgindir.
    Açıklanan bu hukuksal durum karşısında somut olay değerlendirildiğinde, kamulaştırma işlemi Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılarak bedeli de aynı idare tarafından ödenmiş, bilahare taşınmaz 5018 sayılı Kanun"un 45/1. maddesi uyarınca Hazine adına tescil edildikten sonra eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 6001 sayılı Kanun"un Geçici 1. maddesinin 5. fıkrası “Genel Müdürlüğün mülkiyetinde iken 5018 sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesi gereğince Hazine"ye devredilen taşınmazlardan satışı yapılmamış, başka kurum ve kuruluşlara tahsis edilmemiş ve devredilmemiş olanların mülkiyeti, bu Kanun"un yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde Genel Müdürlüğe devredilir.” hükmünü içermektedir. Bu durumda, kamu tüzel kişiliği ve medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün davada taraf olma ehliyeti bulunduğu ve eldeki davada davalı tarafta yer alması gerektiği kuşkusuz olduğundan, mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü"nün davaya dahil edilerek 6001 sayılı Kanun"un Geçici 1. maddesinin 5. fıkrası da değerlendirilerek hüküm kurulması gerektiğinden ön sorun kabul edilip, hükmün bu nedenle bozulması benimsendiğinden, işin esasına yönelik inceleme yapılmamıştır.
    Yerel mahkemenin direnme kararının açıklanan bu gerekçe ile bozulması gerekir.
    S O N U Ç : Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde  görüldüğünden direnme kararının bu gerekçelerle 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz   itirazlarının  incelenmesine  gerek  olmadığına,  1086  sayılı HMUK"nun 440/1. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi