21. Hukuk Dairesi 2016/1941 E. , 2016/5573 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, ödeme emrinin iptaline, takip konusu borçların kaldırılmasına ve takibin durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dava; Ltd. Şti’"nin, Kurumun 6183 sayılı Kanun"a göre, 11/06/2015 tarih 8.739.734 sayı 2007/19649, 19650 ve 19651 takip numaralı dosyalarında takip edilen prim, İSP ve damga vergisi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına çıkarılan ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davaya konu ödeme emirlerinin 2004/12 ila 2005/6 dönemlerinin zamanaşımına uğradığı, 2005/7 ila 2006/3 dönemlerinin ise zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 11/06/2015 tarih 8.739.734 sayı 2007/19649, 19650 ve 19651 numaralı takip dosyalarında takip edilen borçların 2005/3 ila 2006/3 dönemlerine ait prim, İSP ve damga vergisi borçları olduğu, davacının zamanaşımı def"inin yanında, borçlu şirkette temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı, şirket hisselerini 2006 yılının Nisan ayında devrettiği iddialarıyla eldeki davayı hakdüşürücü süre içerisinde açtığı, davalı Kurum"un borçlu şirkete karşı başlattığı takibatın semeresiz kaldığı, mahkemece dava dışı borçlu şirkete ait ticaret sicil kayıtlarının getirtilmediği, davacının zamanaşımı def"i dışındaki diğer iddialarının değerlendirilip tartışılmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı ise 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır.
5510 sayılı Kanun"un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun"un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanığını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır.
Öte yandan, 6183 sayılı Yasa"nın 35. maddesinde de, ( Değişik madde: 22.07.1998 - 4369/21. m. ) limited şirket ortakları ( Değişik ibare: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m. ) şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Burada yeri gelmişken, somut olaydaki zamanaşımı def"i için uygulanması gereken zamanaşımı süresine ait mevzuata değinmekte yarar vardır. 5198 sayılı Yasanın 11. maddesi ile 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde 06.07.2004 tarihinde yapılan değişiklikle, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102.maddesinin de uygulanmayacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla Kurumun sigorta primlerinden doğan alacakları, eskiden olduğu gibi Borçlar Yasasının 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Zamanaşımı başlangıcı da Borçlar Kanunun 128. maddesi uyarınca alacağın muaccel olduğu, yani ödeme tarihinin son günü olacaktır. Örnek olarak, 2004 yılı 8. ay primi 30.09.2004 tarihine kadar ödeneceğinden, zamanaşımı süresi 01.10.2004 tarihinden başlayacak ve 01.10.2014 tarihinde sona erecektir.
Öte yandan; 506 sayılı Kanun"un 80/1. maddesinde "İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur." hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi "takip eden ayın sonuna kadar" olarak belirlemiştir. Tebliğ"de "Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenler, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek, kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç takip eden ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödeyeceklerdir.
Ödeme süresinin son gününün resmi tatile rastlaması halinde, prim tutarları, en geç son günü izleyen ilk iş günü içinde Kuruma ödenecektir." hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda örneğin, ocak ayında doğan prim borcunun, takip eden şubat ayı sonuna kadar ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; borç dönemlerinde 506 sayılı Kanun"un 80. maddesi ile 6183 sayılı Kanun"un 35. maddesinin yürürlükte olduğu ve somut olaya uygulanması gerektiği, yukarıda anlatılanlar ışığında davaya konu ödeme emirlerinin davacıya 30/06/2015 tarihinde tebliğ edildiği, 2005/6. dönemine ait borcun bir sonraki ayda ödenebileceği anlaşıldığından 2005/6. döneminin de zamanaşımına uğramadığı sabittir. Zamanaşımına uğramayan 2005/6 ila 2006/3 dönemleri bakımından ise, dava dışı borçlu şirkete ait ticaret sicil bilgileri getirtilerek, gerektiğinde şirket karar defteri de getirtilerek, davacının dava dışı borçlu şirkette temsil ilzam yetkisini haiz müdür veya şirket ortağı olup olmadığı, şirketteki hissesini devredip devretmediği araştırılarak ödeme emirlerinden sorumluluğunun belirlenmesi gerekir.
Yapılacak iş; 2005/6 ila 2006/3 dönemleri bakımından davacının dava dışı borçlu şirketin temsil ilzam yetkisini haiz müdürü olduğunun anlaşılması halinde davaya konu borçlardan dava dışı borçlu şirketle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu kabul etmek, temsil ilzam yetkisi olmadan şirket ortağı olduğunun anlaşılması halinde ise, davaya konu borçlardan hisse payı oranında sorumlu olduğunu kabul etmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine 29.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.