1. Hukuk Dairesi 2020/1318 E. , 2021/2433 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince davacıların istinaf isteminin HMK"nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."ın 2641, 2394 , 1293, 3434 ve 2330 parsel sayılı taşınmazları mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak davalıya devrettiğini ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada 1293, 2641 ve 2330 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davadan feragat etmişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın ekonomik sıkıntıları nedeniyle 3434 parseli devrettiğini, mirasbırakanın tüm bakımı ile kendisi ve eşinin ilgilendiğini, mirasbırakanın amacının mirasını paylaştırmak olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın paylaştırma kastı ile hareket ettiği gerekçesiyle ve 3 parça taşınmaz yönünden feragat nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine,.. Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince davacıların istinaf isteminin HMK"nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."ın 02.11.2007 tarihinde öldüğü, geride davacı kızları ..., .., dava dışı kızları ...ve ... davalı oğlu ... ile dava dışı eşi ..."nın mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın 3434 parsel sayılı taşınmazını 18.06.2002 tarihinde davalı ..."e satış suretiyle temlik ettiği, 2394 parsel sayılı taşınmazın dava dışı kişiler adına kadastro tespiti ile tescil edildiği, davalı ..."in taşınmazın 5/8 payını anılan paydaşlardan devraldığı, tapu kaydının şerhler bölümünde taşınmazın mirasbırakanın işgalinde olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İBK"nın mirasbırakanın tapulu taşınmazları bakımından uygulanabilir nitelikte olduğu, dava konusu 2394 parsel sayılı taşınmazın ise mirasbırakan tarafından davalıya devredilmediği dikkate alındığında bu taşınmaz yönünden 01/04/1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek tapu iptal tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.
Davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; davalı, mirasbırakanın sağlığında tüm mirasçılar arasında paylaştırma yapıldığını savunmuş olup, mirasbırakanın dava dışı 1506 ve 1507 parsel sayılı taşınmazlarını dava dışı Berrin"in eşine temlik ettiği kayden sabittir. Dinlenen tanıklar anılan taşınmazların davacı ... ile dava dışı mirasçılar Berrin ve Bahar"a verileceğini ancak davacı... ve ...in taşınmazlardaki paylarını haricen Bahar"ın eşine sattıklarını, bu nedenle dava dışı 1506 ve 1507 parsel sayılı taşınmazların Bahar"ın eşine devredildiğini, mirasbırakanın ..."e borçları nedeniyle bir miktar nakit para verdiğini ifade etmiş iseler de, mirasçılar arasında bir paylaştırmadan bahsedilebilmek için bütün mirasçılara az veya çok, hak dengesini gözetir bir şeylerin verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Aksi halde paylaştırmadan bahsedilemeyecek olup, paylaştırma yapıldığının ileri sürüldüğü tarihte mirasbırakan tarafından eşi Fatma"ya bir şey verilmediği açıktır. Bu nedenle tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, muvazaa bakımından hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı da yoktur.
Hal böyle olunca, mirasbırakanın mal kaçırmasını gerektirir bir husus olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, mirasbırakanın başka mal varlığı bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve yukarıdaki ilkeler uyarınca mirasbırakanın gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların açıklanan nedenden ötürü yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun′un 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.