(...Davacı vekili, davalı adına kayıtlı aracın davalının babasına ait galeride düzenlenen harici satım sözleşmesiyle müvekkili tarafından satın alındığını, satım bedeline karşılık 11.000.-TL.tutarlı lehdar hanesi boş bırakılmış bir adet bononun teslim edildiğini, müvekkilinin bono bedelini ödememesi üzerine bononun lehdar hanesine davalı adı yazılarak aleyhine takip başlatılması üzerine taraflar ve davalının babası bir araya gelerek düzenlenen gayri resmi bir anlaşma ile aracın 9.000.-TL.tutar üzerinden değer biçilerek davalıya iade edildiğini ve kullanım bedeli olarak kararlaştırılan 2.000.-TL.nin de müvekkilince davalının babasına ödendiği halde davalı yanın anlaşmaya aykırı davranarak takibini sürdürdüğünü belirterek takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve % 40 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmadaki imzalı beyanında, bonoyu araç satımı nedeniyle davacıdan aldığını, bedeli ödenmeyince takip başlattığını sonrasında davacı yanca aracın babası Mürsel "e 9.000.-TL.ye satıldığını, ancak davacının halâ borunu ödemediğini, babasının istemi üzerine aracın resmi satışını dava dışı bir kişiye gerçekleştirdiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Yargılama sürerken, icra dosyasında davacıdan 1.931.23.-TL. tahsilat yapılması üzerine davacı vekili bu miktar paranın davalıdan istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasında satımın resmi şekilde yapılmamış olması nedeniyle geçersiz olduğu ve yanların sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını aynı anda iade ile yükümlü bulundukları, her ne kadar davalının imzasını taşımayan babası Mürsel tarafından düzenlenen borcun kalmadığına ilişkin belgeden dolayı davalı yan sorumlu olmayacak ise de, davalının duruşmada babasının isteği doğrultusunda aracın devrini dava dışı üçüncü şahsa gerçekleştirmiş olması, trafik kaydının bunu doğrulaması karşısında, satıma konu aracın iade edildiğinin ve böylece davalı tarafından bedelsiz kalan bonoyu iade yükümlülüğünün doğduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, borçluyu dava açmaya zorlayan takibin haksız olup, araç iadesine rağmen sürdürülmesi nedeniyle davalının kötüniyetli olduğu kanıtlandığından takip tutarının % 40"ı oranındaki 4.400.-TL.tazminatın davalıdan tahsiline, dava sırasında icra dosyasında davalıya ödenen 1.931.23.-TL.nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı yanca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İİK.nun 72/5.maddesi uyarınca takibin yapıldığı anda davalı alacaklının haksız ve kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığı halde mahkemece uyuşmazlığa konu edilen aracın takipten sonra iade edilmesine rağmen davalının takibini sürdürmesi sonucu kötüniyetli olduğunun ispatlandığı gerekçesiyle davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinde isabet görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, HUMK.nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.6.2012 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava, İİK 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davası, icra takibinden önce açılabildiği gibi, icra takibinden sonra, icra takibi kesinleştikten sonra da açılabilir. İcra takibi kesinleştikten sonra borç ödendiği takdirde menfi tespit davası istirdat davasına dönüştüğü gibi, ödeme yapıldıktan sonra da, istirdat davası açılabilir.
Somut olayda davacı, hakkındaki icra takibinden sonra işbu menfi tespit davasını açmıştır. İcra takibi, 30.06.2008 tarihli takip talebiyle ve kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılmış olup, icra takibinin dayanağı taraflar arasındaki gayri resmi oto alım satımı nedeniyle verilen 05.06.2008 vade tarihli 11.000 TL miktarlı bonodur.
Taraflar arasında resmi olmayan oto satış sözleşmesinin 02.04.2008 tarihinde düzenlendiği ve takibe konu bononun davacı tarafından davalıya verildiği konusu taraflar arasında ihtilafsızdır. 30.06.2008 tarihinde yapılan icra takibinde, davalı alacaklı haksız ve kötüniyetli değildir. Ancak, icra takibinden sonra, dosyada mübrez 10.10.2008 tarihli anlaşma yapılmış ve davacı arabayı iade etmiş ve hatta davalı aracı noterde üçüncü bir şahsa 25.02.2009 tarihinde satmıştır. Davacı 2.000 TL. de davalının babası Mürsel "e 15.01.2009 tarihinde ödemiş, davacıya “Avanos icrasında alacağım kalmamıştır.” beyanını içeren belge de verilmiştir.
Aracın geri verilmesinden ve düzenlenen bu belgelerden sonra, davacı 15.06.2009 tarihinde menfi tespit davasını açmıştır. Menfi tespit davasında belgeleri ve diğer delilleri – tanık beyanlarını değerlendiren mahkemece aracın davalının bilgisi dahilinde iade edildiği, davalının araç devrini babasının bilgisi dahilinde üçüncü kişiye verdiğini beyan ettiği, mevcut delillere göre davalının da bu alışveriş nedeniyle aldığı bonoyu iade etmesi gerektiği, bononun karşılıksız kaldığı gerekçesiyle, menfi tespit davasının kabulüne ve icra takibi sırasında ve davadan sonra ödenen 1.931,23 TL"nın de istirdadına karar verilmiştir. Mahkemece kabul edilen bu maddi olgular, Özel Daire"nin ilamında, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davalının sair temyiz itirazları reddedilmek suretiyle, Özel Dairece de benimsenmiştir. Bu durumda, davacının 10.10.2008 tarihli ödeme belgesinde ve “takip dosyasından alacağım kalmamıştır” beyanını içeren belgede davalının imzası bulunmadığı, davalının babasının imzası bulunduğu, bu belgelerin davalıyı bağlamadığı hususları, artık tartışılamaz. Zaten davacının dava sırasında icrada ödediği 1.931 TL"nin de istirdadına karar verilip bu karar da kesinleşmiştir.
Böylece davacının, icra takibinden sonra, menfi tespit davasından önce aracı geri verip, 2.000 TL"yi de ödemesiyle takip konusu bono bedelsiz kalmış olmaktadır. Davalı buna rağmen, bonoyu davacıya iade etmediği ve icra takibini sona erdirmediği gibi, dava tarihinden sonra 18.06.2009 tarihinde icra müdürlüğüne gidip bankada haciz konan parayı istemiş, 30.06.2009 tarihinde davacının banka hesabından gelen 1.931,23 TL"yi yargılama sırasında icra dosyasından tahsil etmiştir.
Davalı, başlangıçta icra takip tarihinde takipde haklı ve iyiniyetli iken, dava tarihinden önce takip konusu bonoya dayalı alacağı kalmamasına, ödeme ve araç iadesine rağmen icra takibine devam etmesi nedeniyle icra takibinde haksız ve kötüniyetli duruma düşmüştür. Davalının, icra takibine konu borcun sona ermesine rağmen icra takibine devam etmesi sebebiyle davacı menfi tespit davası açmaya zorlanmıştır.
İİK 72/5. maddesi icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının kabulü halinde derhal takibin duracağını, ilamın kesinleşmesi üzerine de, ayrıca hükme hacet kalmadan icranın kısmen veya tamamen eski hale iadesini amirdir. Somut olayda da, menfi tespit davasının ve istirdat isteminin kabulü ile icra takibi derhal durmuştur.
Davacı lehine verilen menfi tespit hükmü olmasaydı, borcun ödenmesine, aracın iadesine rağmen, davalı alacaklı halâ icra takibini sürdürdüğünden takip devam ediyor olacaktı. İİK 72/5. maddesinde “borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin” haksız ve kötüniyetli olması halinde talep üzerine borçlu lehine kötüniyet tazminatı verileceği belirtilmiştir. Maddede icra takip tarihinde haksız ve kötüniyetli olmaktan bahsedilmemiş, “menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olması” denmiştir. İcra takibi bir bütündür, takip sadece takip talebi ve takip talep tarihi itibariyle değerlendirilemez. Davacı aleyhindeki takip, davalının haksız ve kötüniyetli olarak takibe devamıyla, davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlamıştır. Ayrıca İİK."nun bu maddesinde, “borçlunun dava sebebiyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verilir” denmekle, tazminatın alacaklının haksız ve kötüniyetli takibe devamı nedeniyle açılmaya zorlanan dava nedeniyle hükmedilecek bir tazminat olduğu da anlaşılmaktadır.
İİK."nun 72. maddesinde düzenlenen kötüniyet tazminatı ile İİK."nun 67. maddesinde düzenlenen kötüniyet tazminatı birbirinden farklılık arz etmektedir. İİK."nun 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davası, borçlunun takibe itirazı üzerine alacaklı tarafından açıldığından, davanın reddi halinde, takip tarihi itibariyle haksızlık ve kötüniyet durumları değerlendirilmektedir. İİK 67. maddesinde “takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse” denmiştir. Menfi tespit davasındaki borçlu lehine hükmedilecek kötüniyet tazminatı şartlarını, sadece takip tarihindeki duruma göre değerlendirmek mümkün değildir. Bu nedenlerle, davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine ilişkin yerel mahkeme kararı yerindedir. Belirtilen gerekçelerle yerel mahkemenin direnme kararının usul ve Yasaya uygun olduğu ve tazminatın miktarına ilişkin hususların incelenmek üzere dosyanın Özel Daire"ye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.