Taraflar arasındaki “tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.10.2010 gün ve 2009/919 E.,2010/485 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13.06.2011 gün ve 2010/13397 E., 2011/5538 K. sayılı ilamı ile;
(……Davacı, 25.08.2006-25.06.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının ve anılan dönemde 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu SSK sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmediği için "çakışan sigortalılık" olarak adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması halinde (zorunlu sigortalılıkların çakışması), yasalarda yer alan düzenlemelere göre önceden başlayan sigortalılığa geçerlilik tanınacağı, ancak 1479 sayılı Yasa’nın 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13.maddesi ile değişik 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19.maddesinde bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödenmesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur hükmünün uygulanacağı yer almış bulunmaktadır.
Somut olayda davacının 24.02.2004 tarihinde intikal eden Bağ-kur"a giriş bildirgesi ve 01.07.2003 tarihinde başlayıp devam eden vergi kaydı esas alınarak, 15.12.2003-25.06.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olduğu, ihtilaf konusu dönemde 25.08.2006 tarihi ile 25.06.2008 tarihleri arasında aralıklı ve kesintili olarak S.S.K.na tabi zorunlu sigortalı olarak çalıştığı, davacının Bağ-Kur"a bu dönem sigortalılığı ile ilgili olarak 27.02.2004 ila 19.09.2006 tarihleri arasında aralıklı prim ödemelerinin bulunduğu görülmekle, davacının zorunlu Bağ-kur sigortalısı olduğu 15.12.2003-25.06.2008 tarihleri arasında beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunmadığı anlaşıldığından, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığı 1479 sayılı Yasa"ya tabi olduğundan ihtilaflı dönem olan 25.08.2006-25.06.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanımak gerektiği açıktır.
Mahkemece belirtilen maddi ve hukuki olgular dikket alınarak, davacının 25.08.2006-25.06.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı SGK"nun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının 25.08.2006-25.06.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanuna tabi Bağ-kur sigortalısı olmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü davalı SGK vekili temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Daire’ce mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. Maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; Yerel Mahkemece bozmadan sonra Sosyal Güvenlik Kurumundan davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında esnaf Bağ-Kur sigortalılığının önceden mi süre geldiği yoksa davacının talebi olmadan 27.10.2008 tarihinden sonraki bir işlemle Kurumca re"sen geriye dönük bir işlem yapılıp yapılmadığı sorulduktan sonra, Kurumca gönderilen yazı cevabı da değerlendirilmek suretiyle temyize konu kararın gerekçesi oluşturulmuştur.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan esinlenilerek ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir delile dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir
S O N U Ç: Açıklanan nedenlerle davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.06.2012 gününde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.