14. Hukuk Dairesi 2015/4485 E. , 2017/6720 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 20.05.2013 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi ve zararın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, maliki bulunduğu 126 ada 1 parsel sayılı taşınmazında bulunan kaynak suyunu kullanarak arazısinde bulunan ürünleri suladığını ve geçimini bu şekilde sağladığını, sınır komşusu olan davalının bu kaynak suyuna 20 metre mesafede kazdığı kuyu üzerine dinamo yerleştirerek kuyudan elde ettiği sudan faydalandığını bu durumun ise kendi arazisinde bulunan kaynak suyunun kesilmesine sebep olduğunu, çeşme suyunun kuruduğunu, yeteri kadar sulama yapamadığı için mağdur olduğunu ve zarara uğradığını belirterek mağduriyetinin giderilmesini istemiş, mahkemece 01.08.2013 günlü ön inceleme tutanağında dava konusunun "tazminat" olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Davalı 126 ada 2 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, kendi taşınmazında açtığı kuyudan çıkan su ile ihtiyaçlarını karşıladığını, suyu açma nedeniyle davacının tarlasından çıkan suyun etkilenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, jeoloji mühendisi bilirkişisinin raporuna göre, davalı tarafından kullanılan su kuyusunun davacı taşınmazını etkilemediği ve davacının bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü davacı temyiz etmiştir.
TMK"nun 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; "yeraltı suyunun üst düzeyinin yeryüzeyini kestiği yer" olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj v.s, yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularınada malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK m. 756/2) Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icap ettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir. (167 sayılı yeraltı suları Kanunu 1-6 madde) Somut olayda;Mahkemece 18.09.2014 tarihinde mahallinde keşif yapılmıştır.
Keşif sırasında mahkeme hakimi tarafından yapılan ve tutanağa aktarılan gözlemde; "... keşif mahallinde jeoloji bilirkişisi vasıtasıyla öncelikli olarak dinamo çalışmaz halde iken ölçüm yapılmış daha sonra çalıştırılmak suretiyle yeniden bir ölçüm yapılmıştır. Dinamo çalıştıktan 15 dakika sonra kuyudaki suyun kesildiği görülmüştür." şeklinde belirleme yapılmıştır.
Fen bilirkişinin kroki ve raporuna göre davacı parselindeki kuyu ile davalıya ait 126 ada 2 parseldeki çeşme arasında 38.31 metre mesafe bulunduğu anlaşılmaktadır.
Jeoloji mühendisi bilirkişi ... tarafından düzünlenen raporda keşif alanı içerisinde yer alan çeşme ve elle açılmış su kuyusunun incelendiği, su kuyusunun derinliğinin yaklaşık 3,5 metre olduğunun tespit edildiği, çeşme ve su kuyusu arasındaki mesafenin yaklaşık 38.31 metre ve aralarındaki kot farkının ise 3,5 metre olduğu, davalı ..."a ait olan su kuyusunun davacı ..."a ait olan çeşmeyi etkileyip etkilemediğini anlamak için 2 defa debi ölçümünün yapıldığı, tek debi ölçümünün su kuyusu dolu iken yapıldığı, ikinci ölçümün ise su kuyusunun yaklaşık 10 dakika su pompası aracılığı ile tamamen boşaltıldıktan sonra yapıldığı ve sonuç olarak, ".. Yapılan her iki debi ölçümünde de değerlerin değişmemesi, su kuyusu yeraltı su seviyesi ile çeşmenin su seviyesinin 3.5 metre ile aynı seviyede olması sonucunda davalıya ait elle açılmış su kuyusunun davacıya ait çeşmeyi etkilemediğinin tespit edildiği" belirtmiştir.Şu duruma göre, keşif mahallindeki hakim gözlemi ile jeoloji mühendisi bilirkişi raporunun sonuç kısmında belirtilen saptamaların birbiri ile çelişik olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, belirtilen çelişkinin giderilmesi amacı ile mahallinde üç kişilik jeoloji mühendisi bilirkişilerden oluşacak kurul aracılığı ile yeniden keşif ve inceleme yapılarak, davalının kuyu açarak kullandığı su nedeniyle davacının taşınmazında çıkan suyun etkilenip etkilenmediği ve davacının bu nedenle bir zararının oluşup oluşmadığı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Belirtilen hususlar gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.09.2017 tarihinde oybirilği ile karar verildi.