3. Hukuk Dairesi 2014/285 E. , 2014/784 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KEŞAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2013
NUMARASI : 2011/444-2013/42
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesi ile; davalının noter olarak görev yaptığını, dava dışı noter başkatibi tarafından hazırlanan 3 adet farklı araç satış sözleşmesi ile 3 adet farklı aracı yine dava dışı şahıslardan satın aldığını, ancak daha sonra araçların satışında kullanılan nüfus cüzdanlarının sahte oldukları, davaya konu araçların malikleri ile satış yapan kişilerin aynı olmadıklarından bahisle gerçek malikler tarafından araçların elinden alındığını, bu duruma noterce yapılan usul ve yasaya aykırı satış sözleşmelerinin neden olduğunu iddia ederek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi ile; davaya konu olan satış sözleşmelerinin kendisinin raporlu olduğu bir tarihte, noter başkatibi tarafından hazırlandığını, kendi sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğunu, kaldı ki olayda ibraz edilen nüfus cüzdanları ve araç tescil belgelerinin fiziki olarak gözle ve elle dikkatle incelendiği, en ufak bir tahrifat, kazıntı, silintiye rastlanmadığı, nüfus cüzdanlarındaki fotoğraf ile işlem ilgilisi kişinin karşılaştırılmasının yapıldığı daha sonra internet ortamında Kimlik Paylaşım Sisteminden alınan kimlik bilgileri doğrulandıktan ve tüm bilgi ve kayıtların birebir örtüştüğü anlaşıldıktan sonra satış işlemlerinin tamamlandığını bunun yanında 3.kişilerin suç oluşturan fiilleri ile davacının kendi üzerine düşen araştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davalı noter bakımından zararla arasındaki illiyet bağının kesildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; sahteliği ileri sürülen nüfus cüzdanlarının asılları ele geçirilemediği, bu nedenle fotokopisi üzerinden iğfal kabiliyetinin olup olmadığının tespit edilemeyeceği, basiretli bir tacir olduğu var sayılan ve oto alım satımı yapan davacı tarafından bu kimliklerin sahteliği anlaşılamadığı gibi, davalı Noter tarafından da anlaşılamadığı, bu nedenle kullanılan sahte nüfus cüzdanları ilk bakışta, dikkatlice incelemeden ve incelense bile direkt anlaşılamayacak sahtelikte olduğu kanaati ile iğfal kabiliyetinin bulunduğu var sayılarak, üçüncü kişi olan sahte kimlik kullanarak satış yapan satıcıların haksız ve hukuka aykırı eylemleri sonucu, yapılan işlem ile zarar arasında illiyet bağının kesildiği, bu nedenle de zarardan davalı noterin sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Noterlik Kanunu’nun 1.maddesi gereğince; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre:
""Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.
Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir.""
Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. (Nart Serdar, Noterlerin Hukukî Sorumluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt.11 Özel s. 2009, s.425-452, Düzgün Aslan Ülgen, Noterlerin Meslekî Sorumluluk Sigortası s. 492, 494- Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, Y. 2013, s. 1-2)
Buradaki sorumluluğun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. (818 sayılı Borçlar Kanunu 55) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu sonucuna varılmaktadır.
Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkânı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.
Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekâletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir. Tüm bu durumlarda noterin veya çalışanının kimlik veya belge üzerinde yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı, dolayısıyla özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı araştırılmaktadır. Noterin ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden hareketle noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.
Yargıtay uygulamasına göre; belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Yargıtay bir çok kararında; aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılmasını üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirmiş ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğini kabul etmiştir. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Ayrıca Yargıtay bazı kararlarında; nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâllerini “somut sorumluluk nedenleri” olarak kabul edilmiş, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebeplerini, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmiştir.
Somut olayda; sahte olarak düzenlendiği iddia edilen nüfus cüzdanlarının asıllarına ulaşılamamıştır. Mahkemece; sahteliği ileri sürülen nüfus cüzdanlarının asılları ele geçirilemediği, bu nedenle fotokopisi üzerinden iğfal kabiliyetinin olup olmadığının tespit edilemeyeceği, basiretli bir tacir olduğu var sayılan ve oto alım satımı yapan davacı tarafından bu kimliklerin sahteliği anlaşılamadığı gibi, davalı Noter tarafından da anlaşılamadığı, bu nedenle kullanılan sahte nüfus cüzdanları ilk bakışta, dikkatlice incelemeden ve incelense bile direkt anlaşılamayacak sahtelikte olduğu kanaati ile iğfal kabiliyetinin bulunduğu var sayılarak, üçüncü kişi olan sahte kimlik kullanarak satış yapan satıcıların haksız ve hukuka aykırı eylemleri sonucu, yapılan işlem ile zarar arasında illiyet bağının kesildiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa; somut olayda sahte nüfus cüzdanları kullanılarak araç satışının yapıldığı, davacının bu nedenle zarar uğradığı sabit olduğuna göre, yukarıda da açıklandığı gibi, nedensellik bağının kesildiğinin ispatı davalı notere düşmektedir. Sahte nüfus cüzdanlarının asılları ele geçirilemediğine göre davalı noterin sahte nüfus cüzdanlarının iğfal kabiliyetini haiz olduğuna dair iddiasını ispat edemediği kabul edilerek, yapılacak yargılamaya ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.