Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/12103 Esas 2016/1171 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/12103
Karar No: 2016/1171
Karar Tarihi: 22.02.2016

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/12103 Esas 2016/1171 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Dava, kesinleşen takip nedeniyle İcra ve İflas Kanunu'nun 269/a maddesine dayalı tahliye istemiyle açılmıştır. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş, ancak davalı tarafından temyiz edilmiştir. Tebligat Kanunu'nun uygun olmayan bir şekilde uygulandığı gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir. Adres kayıt sisteminde adresleri tespit edilebilen taraflara Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi gereğince tebligat yapılması uygun değildir. Kararın bozulması için Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi ve İcra ve İflas Kanunu'nun 366. maddesi uygulanmıştır.
Kullanılan Kanun Maddeleri:
- Tebligat Kanunu 10. maddesi, 21/2. maddesi, 35/2 maddesi
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi
- İcra ve İflas Kanunu'nun 366. maddesi
6. Hukuk Dairesi         2015/12103 E.  ,  2016/1171 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tahliye

    İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, kesinleşen takip nedeniyle İ.İ.K. 269/a maddesine dayalı tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir
    Davetin nasıl yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğü"nde belirlenmiştir. Tebligat Kanunun"da 6099 sayılı Yasayla yapılan değişiklik, 14.01.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Tebligat Kanununun 10. maddesi "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. (Ek fıkra:11.01.2011 - 6099 S.K./3.mad.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." hükmünü, T.K."nun 21/2. maddesi (Ek fıkra:11.01.2011 - 6099 S.K./5.mad) gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine ve yahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." hükümlerini içermektedir. T.K"nun 35/2 maddesi “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.” hükümlerini içermektedir. Açıklanan Yasa hükmüne göre, adres kayıt sisteminde adresleri tespit edilebilen taraflara Tebligat Kanunu 35. maddesine göre tebligat yapılması yerinde değildir.
    Olayımıza gelince; Davalı ..."a dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye davalının mernis adresi dışındaki adresine tebliğe çıkarılmış, tebligatı muhatabın adresten ayrılmış olması ve yeni adresinin tespit edilememesi nedeniyle iade edilmiştir. Davacı vekili 15/10/2014 tarihli dilekçesi ile davalıya ait vatandaşlık numarasını bildirmesine rağmen mahkemece gerekli araştırma yapılmadan eski adrese T.K.35"e göre tebliğ çıkarılmıştır. İlgili Nüfus Müdürlüğünün cevabında davalıya ait adres beyanının 19/01/2007 tarihinde alındığı belirtildiğine göre dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyenin adres kayıt sistemindeki adrese tebliğe çıkarılmadan Tebligat Yasasının 35. maddesine göre tebliğ edilmiş olması usulsüzdür. Bu nedenle adı geçen davalı yönünden usulünce taraf teşkili sağlandığı söylenemez. Buna göre, mahkemece usule uygun olarak taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
    Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 ve İİK.nın 366.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.