4. Hukuk Dairesi 2015/4287 E. , 2015/7375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 09/12/2014 gün ve 2014/9209-2014/16818 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddine ve aynı kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 2. ve 4/b-1. maddeleri gereğince takdiren 248.00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak hazineye gelir kaydedilmesine 04/06/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, davacı ile evli olduğunu bildiği davacının eşi ile davalının duygusal ve cinsel ilişkiye girmek suretiyle davacı eşinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiası ile davalı hakkında açılan tazminat davasıdır.
Davalı ile davacının eşi arasındaki duygusal ve cinsel ilişki, davacı yönünden Türk Medeni Kanunu"nda boşanma nedeni olarak kabul edilen "zina" fiilini oluşturur. Bu durumda davacı, Türk Medeni Kanunu"nun 185. maddesinde düzenlenen eşler arasındaki "birlikte yaşamak ve sadık kalmak" yükümlülüklerine aykırı davrandığından bahisle zina yapan kendi eşi hakkında Türk Medeni Kanunu"nun 161. maddesine dayanarak "zina" nedeniyle boşanma davası açabilir ve aynı yasanın 174/2 maddesine göre de manevi tazminat isteyebilir.
Türk Medeni Kanunu"nun 185. maddesindeki düzenleme anlamında davalının davacıya karşı "birlikte yaşamak ve sadık kalmak" yükümlülüğünün bulunmaması, davalının duygusal ve cinsel ilişki fiilinin tarafının davacı olmayıp, davacının eşi olması, "zina" fiilinin ceza yasalarımıza göre suç olmaktan ve dolayısıyla davalının fiilinden dolayı sanık veya hükümlü olmaması karşısında haksız fiillerde manevi tazminatı düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 56. ve 58. maddelerindeki düzenlemeler ile Türk Medeni Kanunu"nun manevi tazminata ilişkin 174/2 maddesindeki düzenlemenin davalının eylemine uymaması, davalının eyleminin davacıya karşı saldırı oluşturabileceğine ve tazminat verilmesine dair başka hiç bir yasal düzenlemenin bulunmamasına, davaya konu eylemin bir tarafının da davacının eşi olmasına göre ortada yani davacı ile eyleme katılan eşi arasında bir aile bütünlüğünden bahsedilemeyeceği gibi, davalıyı da aile bütünlüğüne (ortada aile bütünlüğü kalmadığından) eylemi ile saldırıda bulunduğunun kabulünün mümkün olmamasına ve ayrıca aile bütünlüğüne saldırı ile ilgili yasalarımızda tazminatı gerektirir bir düzenleme bulunmamasına göre, davalı hakkında açılan davanın yasal dayanağı yoktur. Yasama organınca bu konuda yasal düzenleme yapılana kadar bu yönde açılan davalarda davalıyı sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu anlamada davalının pasif davalı olma sıfatı bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Diğer yandan, davaya konu eylemden dolayı davalı ile davacının eşinin, davacıya karşı müteselsilen sorumlu kabul edilmeleri gerekir. Zira, iddia edilen eylem, en az iki kişinin birlikte hareketi ile meydana gelebilir. Bunun sonucu olarak davacı, kendisine karşı müteselsilen sorumlu olan kendi eşi hakkında bu eylemden dolayı, (geçimsizlik veya zina nedeniyle) boşanma davası açmadığı, manevi tazminat istemediği veya dava açıp, sonradan manevi tazminat isteğinden vazgeçtiği veya sadece kendi eşine karşı Türk Medeni Kanunu"nun 174/2 maddesine dayanarak manevi tazminat davası açıp manevi tazminat aldığı hallerde; Türk Medeni Kanunu"nun 161/3 maddesi gereğince kendisine karşı müteselsil sorumlu olan ve eylemin tarafı olan eşini affettiği kabul edileceğinden, eşten manevi tazminat alınan halde ise, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereğince davalıdan ayrıca manevi tazminat alınması mümkün olmadığından Borçlar Kanunu"nun 147/2. maddesi gereğince davalının sorumlu tutulması mümkün değildir.
Açıkladığım nedenlerle sayın çoğunluğun aksi yönündeki düşünce ve kararlarına katılmıyorum. 04/06/2015
KARŞI OY YAZISI
Dava kişilik haklarına yapılan saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, davalının evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile yakınlaşarak ilişki kurduğunu belirterek manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Aile hukukundan kaynaklanan bir yükümlülük olan sadakat yükümlülüğünün ihlali halinde TMK"nın 174. maddesine göre kişilik hakları zarar gören eşin boşanmayla birlikte manevi tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Sadakat yükümlülüğü evlilik sözleşmesinden kaynaklandığı için sadece bu sözleşmenin taraflarına yüklenen bir ödevdir. Evlilik sözleşmesi ile doğan bir yükümlülüğe, bu sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişileri dahil etmek, gerek sözleşme hukukuna gerekse evlilik kurumunun temel prensiplerine aykırı olacaktır. Bu nedenle üçüncü kişilerin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmaya iştirakleri söz konusu olamaz. Ancak sadakat yükümlülüğü geniş bir kavram olup, en ağır biçimde ihlal hali başkasıyla duygusal ve cinsel beraberlik yaşanması halidir. Bu hâl TMK"nın 161. maddesine göre zina nedenine dayalı olarak boşanma hakkı da vermektedir. Hukukumuzda zina suç olmaktan çıkartılmış olsa da, hukuka ve ahlaka aykırı bir haksız fiil olma özelliğini korumaktadır. Zina eylemini gerçekleştiren eş ile birlikte bu eyleme katılan üçüncü kişiler haksız eylemin doğrudan asli failleridir, meydana gelen zarardan da doğrudan sorumlulardır.
Somut olaya gelince; dava dışı eşin eylemleri sadakat yükümlülüğüne uymayan güven sarsıcı eylemler olarak değerlendirilmiş olsa da, zina boyutuna ulaşmamış, davalı ile cinsel birliktelik yaşadığı kanıtlanamamıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine dair verilen kararın onanması gerekirken, bozma kararı verilmesinin doğru olmadığı, karar düzeltme talebinin kabulü gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 04/06/2015 Karşılaştırıldı.