11. Ceza Dairesi 2015/9330 E. , 2017/2754 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
HÜKÜM : Mahkumiyet
Sanık ... hakkında 6136 sayılı yasaya muhalefet suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların, itiraz merciince kaldırıldığı; ancak temyize konu yeni bir karar verilmediği anlaşılmakla, bu suçlar bakımından mahkemece her zaman bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
7201 sayılı Tebligat Kanununun 10. maddesi uyarınca “tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresine yapılır” hükmü ile 6099 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda anılan maddeye eklenen “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” ek fıkra hükmüne aykırı olarak, yokluğunda verilen hükmün, sanık ..."in sorgusunda beyan ettiği adresine çıkarılmadan doğrudan mernis adresine çıkarılan tebligatın usulüne uygun olmadığı cihetle, sanık müdafiinin öğrenme üzerine verdiği 16.01.2015 tarihli dilekçesi ile sanık ..."ın müdafii yerine doğrudan kendisine yapılan tebliğ geçersiz olup, her iki sanığın da temyizinin süresinde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
I- Sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık hakkında farklı eylemleri nedeniyle 4 ayrı iddianame ile açılan davaların birleştirildiği, dosya kapsamına göre eylemlerinin zincirleme biçimde işlenmiş resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu cihetle, tebliğnamenin bozma düşüncesine bu sanık yönünden iştirak edilmemiştir.
5237 sayılı TCK.nun 61. maddesi uyarınca hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suç konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ile saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. 5237 sayılı TCK"nun “adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesi uyarınca suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu itibarla; suç kastının yoğunluğu ile eylem sayısının fazlalığına rağmen, temel ceza belirlenirken ve zincirleme suç hükümleri uygulanırken alt sınırdan uzaklaşılmayarak yetersiz ve eksik ceza tayini isabetsizliği, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığa yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonucuna uygun şekilde vasfı tayin, cezayı arttırıcı ve azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre hükümde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
II-Sanık ... bakımından resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçu yönünden, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında resmi belgede sahtecilik ve resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçları yönünden yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Anayasanın 141/3, CMK.nun 34 ve 230. maddelerine göre mahkeme kararlarının sanıkları, katılanları, Cumhuriyet savcısını ve herkesi inandıracak, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması, kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların iddia, savunma ve kanıtlara ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, suçun yasal öğeleri, sanıkların eylemlerinin ne olduğu ve kabul edilen olayların karar yerinde gösterilip tartışılması gereklidir.
5327 sayılı TCK"nun 205. maddesindeki "resmi belgeyi bozmak, yok etmek ya da gizlemek” suçunun oluşabilmesi için belgenin içeriğindeki bilgilerin anlaşılmaz, kullanılamaz hale getirilmekle birlikte belgenin maddi varlığına dokunulmaksızın ondan faydalanma olanaklarının ortadan kaldırılması ya da belgenin tamamen yok edilmesi gerekeceği, suça konu iddianameden anlatılan olaylarda, suça konu belgelerdeki tahrifat eylemleri 5237 sayılı TCK.nun 205. maddesinde düzenlenen suçu değil, unsurlarının oluşması halinde aynı Yasanın 204/1. maddesindeki suçun oluşacağı; ayrıca, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.04.2014 gün ve 2013/11-397-2014/202 sayılı kararında açıklandığı üzere, "resmi belgede sahtecilik" suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu gözetilerek, sanıkların fiillerinin her biri yenilenen kastla işlenmiş ayrı suçları mı, yoksa bir suç işleme kararının yerine getirilmesi amacıyla kanunun aynı hükmünü, kısa zaman aralıkları içerisinde, birkaç kez ihlal etmek suretiyle zincirleme tek suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 15.03.2016 gün ve 2014/847 E. 2016/128 K. sayılı ilamında belirlenen ilkeler uyarınca işlem yapılması gerektiği; aynı anda ele geçen belgeler bakımından zincirleme suç hükümlerin uygulanamayacağının gözetilmesi gerekliliği mevcuttur.
Somut olayda 15.02.2008 tarihli iddianame ile sanıklar hakkında yapılan örgütlü suçtan dolayı teknik takip ve ev ile işyeri aramalarında elde edilen belgeler nedeniyle dava açıldığının belirtilmesine rağmen; sanıklar ..., ..."ün yalnızca teknik takipten elde edilen konuşmaları anlatılmış olup bu sanıklar ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... bakımından somut bir fiil isnadının olmadığı, sanıklar ... ve ... hakkında 5237 sayılı TCK 43. maddesinde konu olabilecek kesinleşmiş farklı dosyaları olmasına rağmen bunların getirtilmeyip, zincirleme kabul edilmesi halinde mahsupları da yapılmayıp, yine tüm sanıkların eylemlerinin bütününün 205/1 maddesi kapsamında olmadığı, eylemlerin 204. maddesindeki resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturabileceği gözetilmeyip, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında aynı anda ele geçen belgeler nedeniyle verilecek mahkumiyetlerde 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesinin uygulanamayacağı değerlendirilmeden ve yukarıda belirlenen ilkelere uyulmadan, her bir sanığın işlediği kabul edilen suçların yasal öğelerini oluşturan sabit ve gerçekleşmiş sayılan olaylar ayrı ayrı açıklanmadan, hangi eylemlerin hangi suçlara dayanak teşkil ettiği, suçların ne şekilde işlendiği belirtilip, sübut kanıtları gösterilip, sanıkların suçlara iştiraklerinin ne şekilde gerçekleştiği de tartışılıp, açık olarak gerekçeye yansıtılması ve CMK"nın 232. maddesinde yazılı hususları kapsaması gerekirken, bu ilkelere uyulmadan yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.