Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/408
Karar No: 2019/8231
Karar Tarihi: 06.11.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/408 Esas 2019/8231 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2018/408 E.  ,  2019/8231 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

    Dava, rücuan istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının kısmen kabulü ile HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince hüküm düzeltilerek, esas hakkında yeniden karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili 23/11/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; Kurum sigortalılarından sigortalı Murat Yüce’nin 22/07/2014 tarihinde işyerinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat ettiğini, kaza nedeniyle Kurumca hak sahiplerine gelir bağlanıp sosyal yardım zammı ödendiğini, yapılan bu ödemelerden dolayı oluşan Kurum zararının 25.719,70 TL’sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili için ... 18. İş Mahkemesine rücu davası açtıklarını, yapılan yargılama sonucunda Kurumun toplam zararının 257.107,00 TL olarak tespit edildiğini, taleple bağlı kalınarak 25.719,70 TL üzerinden davanın kabulüne karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini belirterek, Kurum zararından anılan davada talep edilmeyen 231.837,30 TL’nin gelir bağlama kararının onay ile sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    II- CEVAP:
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yerel Mahkemece ödenmesine karar verilen 25.719,70 TL’nin Kuruma ödendiğini, bu nedenle Kurumun dava açmakta hukuki yararının olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, davalının olayda kusurunun olmadığını, olsa dahi sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini, olayın tamamen ölen işçinin kusuru sonucunda meydana geldiğini, davalı işveren ile olay arasındaki illiyet bağının kesildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    III- MAHKEME KARARI:
    A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece Mahkemesi tarafından, “ davanın KISMEN KABULÜ ile 25.701,17 TL Kurum zararının gelir bağlama kararının onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine" karar verilmiştir.
    İSTİNAF SEBEPLERİ:
    Davalı vekili 12/05/2017 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
    1-Yerel Mahkemece ödenmesine karar verilen 25.719,70 TL’nin Kuruma ödendiği, bu nedenle Kurumun dava açmakta hukuki yararının olmadığı,
    2-10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu,
    3-Olayın meydana geldiği yere göre işverene kusur yüklenemeyeceği,
    4-Davalının kusurlu olduğu kabul edilse dahi sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği,
    Gerekçeleri ve resen tespit edilecek gerekçelerle kararın kaldırılarak yeniden karar verilmesini istemiştir.
    Davacı Kurum vekili 16/05/2017 tarihli istinaf dilekçesinde;
    1-Kaza tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Yasa’da teselsüle ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından uyuşmazlığa bahsi geçen tarihte yürürlükte bulunan Borçlar Kanunun 50 ve 51. maddesinin uygulanması gerektiği,
    2-Zarar verici olaya birden fazla kişinin katılımı halinde bunların Kurum zararından müteselsilen sorumlu oldukları,
    3-Dava dilekçesinde davalılardan müştereken ve müteselsilen taleplerinin olduğu, yerel Mahkeme tarafından davalının kusuru oranında hesaplama yapılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu,
    Gerekçeleri ve resen tespit edilecek gerekçelerle kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
    B- BAM KARARI
    “...müteselsil sorumluluk esasları çerçevesinde teröristlerin eyleminin kasta dayandığı, bu gibi durumlarda; “hal ve mevkiin icabı” olarak hükmedilecek tazminattan 818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 44. maddesi hükümlerine göre takdir edilecek oranda hakkaniyet indirimi yapılması usul ve yasaya uygun olacaktır.
    Olayın terör örgütünün eylemi sonucu Irak’ta meydana gelmesi ve hükme esas alınan kusur raporundaki oranlar nedeniyle Dairemiz tarafından Mülga Borçlar Kanununun 44. maddesi hükümlerine göre takdiri indirim yapılarak davalı işverenin, Kurum zararının % 50 indirime isabet eden miktarından sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.
    O halde davacı ile davalı işveren vekillerinin istinaf itirazlarının kabul edilerek, Kurumca sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir olan 257.106,86 TL’nin yarısı olan 128.553,43 TL’den, davalının % 100 kusur oranı üzerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu belirtilmek suretiyle yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle 1-Davacı ile davalı vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE,
    ... 5. İş Mahkemesinin 2016/326 E., 2017/174 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
    a-128.553,43 TL peşin sermaye değerli gelirin, tahsis onay tarihi olan 22/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalılar vekilleri istinaf dilekçesinde öne sürdükleri iddiaları tekrarlayarak temyiz isteminde bulunmuşlardır.
    IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi olup, işverenin ve davalı üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu, ancak, maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür.
    506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde; Mahkemece, öncelikle, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu dosya içersindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa, çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular bilirkişiye bildirilip, olaydaki kusur durumunun buna göre çözümlenmesi istenmelidir. Bundan başka, bu tür davalarda, bilirkişi, ya da, bilirkişi kurulunun, olaydaki, tarafların kusur durumunu saptarken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceğini, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek gösterilmeli, soyut ifadelerin kullanımı ile yetinilmemelidir.
    Davaya konu somut olayda; davalı şirket nezdinde çalışan sigortalı, 22/07/2004 tarihinde Irak’ta araçla seyahat halindeyken, terör örgütü tarafından kaçırılarak öldürülmüştür.
    Hükme esas alınan ve onanarak kesinleşen rücuan tazminat dosyasında düzenlenen kusur raporunda; işverenin % 20, kimliği belirsiz silahlı kişilerin % 80 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-Rücuan tazminat davasında, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğuna dayanır ve kurum zararından kusur oranında müşterek müteselsil sorumludurlar. Bu durumda konuya ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir.
    Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, 818 sayılı Borçlar Kanununun 50. ve 51. maddeleri (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir.
    818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (tam teselsül) ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun"un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde de; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun"un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür.
    Anılan Yasanın 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir. Diğer taraftan, dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluktan söz edilmiş ve kusurları oranında tahsil işleminde bulunulmamış ise; dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden davacının müteselsil ödetme isteği anlaşıldığı takdirde 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 18. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi) ve Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen (gerçek maksat ve afaki iyiniyet kuralları) göz önünde tutularak davacının müteselsilen ödetme isteği kabul edilerek sonuca varılmak gerekir. Nitekim bu görüş Hukuk Genel Kurulu"nun 23/03/1966 gün ve 9/3 Esas, 80 karar sayılı ve 26/06/1983 gün ve 1981/9-533 Esas, 1983/724 Karar sayılı, 19/12/1986 gün ve 1985/4-822 Esas, 1986/1140 Karar sayılı ilamlarında da açıkça vurgulanmıştır.
    Ancak eldeki dava yönünden ise faili meçhul kişilerin somut kazaya konu olayda kusurlu bulunması halinde, içe rücu imkanı olmadığından, faili meçhul kişilerin kusurundan da teselsülen diğer kusurlu bulunanların sorumlu tutulması da isabetsizdir. Ayrıca hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle oluşan kurum zararının davalı işverenin kusur oranı %20 iken, toplam %100 kusur oranına göre müştereken müteselsilen sorumlu tutulduktan sonra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50. ve 51. maddeleri uyarınca hakkaniyet indirimi yapılması gereği bulunmamaktadır.
    Zira yukarıda belirtildiği üzere davalı şirketin faili meçhul kişilere karşı rücu imkanının olmadığından somut olayda belirlenen %20 kusur oranında sorumlu olduğu açıktır.
    3- Kabule göre de, aynı olaya ilişkin olarak açılıp onanarak kesinleşen rücuan tazminat davasında davalı hakkında hükmedilen 25.701,17 TL’nin bu davada mahsup edilerek bakiye alacak miktarı belirlenmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda değerlendirme yapmak suretiyle bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, bir örneğinin ilk derece mahkemesine gönderilmesime, 06.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi