14. Hukuk Dairesi 2017/2875 E. , 2017/6540 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.11.2008 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Dairemizin 17.10.2016 günlü mahalline iade kararı sonrası dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava,ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu... Köyü 62, 128, 270, 292, 404, 414, 425,474, 371 parsel sayılı taşınmazlar ile ... Mahallesi 268 ada 31 parsel,zemin kat,1 no’lu depo-dükkan; 268 ada 31 parsel,zemin kat, 4 no’lu depo -dükkan; 268 ada 31 parsel, 2.kat, 9 no’lu mesken; 268 ada 31 parsel, 2. kat, 10 no’lu mesken; 268 ada 31 parsel 3 kat 11 no’lu mesken, ... mh. 671 ada 8 parsel zemin kat 2 no’lu dükkan , 671 ada 8 parsel 2. kat, 4 no’lu mesken niteliğindeki taşınmazlar yönünden davanın kabulü ile ortaklığın satış yoluyla giderilmesine, diğer parseller yönünden açılan davanın vazgeçme ve taraflarla ilgisi olmadığından reddine karar verilmiştir.
Hükmü,davalılardan ... vekili temyiz etmiştir.Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK"nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.6100 sayılı HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re"sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir.7201 sayılı Tebligat Kanununun;
1- "Bilinen Adreste Tebligat" kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.",
2- "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesinde, "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.",
3- "Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti" kenar başlıklı 35. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.",
II- Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin;
"Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi" kenar başlıklı 29. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında, "(1) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.
(2) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır.",
Hükümlerine yer verilmiştir.Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanununun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. Tebligat Kanununun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağından, Anayasanın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesine ve Tebligat Kanununun yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacaktır.
Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için de öncelikle, mahkemece aynı adrese usulüne uygun olarak en azından bir kere tebliğ yapılabilmiş olması gerekir. Bu şarta ilave olarak, muhatabın adres kayıt sisteminde herhangi bir adresinin de bulunmaması gerekir.
Somut olaya gelince; kayıt maliklerinden ...’nun dosyaya sunulan mirasçılık belgesinden yargılama sırasında 19.07.2013 tarihinde öldüğü ve mirasçılarının davaya dahil edilmeden hüküm verildiği anlaşılmıştır.Davalılardan ...’nun kısıtlı olduğu, kendisine vasi olarak davalılardan ...’nun atandığı dosya içerisindeki ... 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 21.01.2013 tarihli 2004/1782 Esas, 2004/900 Karar sayılı kararından anlaşıldığından kısıtlı ile vasisi arasında menfaat çatışması meydana geldiği açıktır. Bu durumda kısıtlı ...’nu bu davada temsil etmek üzere bir kayyım tayin edilmesi ve husumetin kayyıma yöneltilmesi gerekir.Dava dilekçesinin, davalılardan ...’na doğrudan 7201 sayılı Kanunu’nun 21/2. maddesine göre; ...’a ise doğrudan 35.maddesine göre tebliğ edildiği, yapılan tebliğlerin usulsüz olduğu anlaşılmıştır.Öte yandan, kayıt maliklerinden... kızı ... ile 128 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki olan ve baba adı hanesi boş olan ... nun bir kısım tarafların murisi ... kızı ... ile; yine 128 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki olan ve baba adı hanesi boş olan... nun bir kısım davalıların murisi ... ile; kayıt maliklerinden ... nun bir kısım tarafların murisi ... ile aynı kişi olup olmadığı anlaşılamamıştır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup hakim re"sen her aşamada dikkate almalıdır. Mahkemece, adı geçenlerin aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi aynı kişi olması halinde tapuda isim tashihi için davacı vekiline süre verilmesi aksi halde sağ iseler kendilerinin, ölü iseler ibraz ettirilecek mirasçılık belgesine göre tespit edilecek mirasçılarının davada yer almasının sağlanması; davalılar ..., ..., ölü ... mirasçıları ile kısıtlı ...’nu temsilen tayin ettirilecek kayyıma dava dilekçesi ile duruşma gününü bildirir davetiyenin tebliğ edilmesi, bu kişilerin davada usulünce yer alması sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harıcın istek halinde yatırana iadesine, 18.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.