Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/21-73
Karar No: 2012/285
Karar Tarihi: 04.04.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/21-73 Esas 2012/285 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/21-73 E.  ,  2012/285 K.
  • TARIM SİGORTALILIĞININ TESPİTİ
  • SİGORTA PRİMİNİN YATIRILDIĞININ TESPİTİ
  • KÜÇÜK ADINA VELAYETEN VERİLEN VEKALETNAMENİN GEÇERLİLİĞİ
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 396
  • TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (2925) Madde 6
  • TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (2925) Madde 5
  • SOSYAL GÜVENLİK KURUMU KANUNU (5502) Madde 36

"İçtihat Metni"

 Taraflar arasındaki “sigortalılığın tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Diyarbakır 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.07.2009 gün ve 2008/94 E., 2009/463 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 04.11.2010 gün ve 2009/13889 E., 2010/10863 K. sayılı ilamı ile,

(“...1- Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- Dava, davacıların murisi İzettin"in 1988-1993 tarihine kadar düzenli olarak tarım sigortası primlerinin ödenmesi ve sigortalı ve ailesine sağlık karnelerinin de verilmiş olması nedeniyle SSK Diyarbakır İl Müdürlüğünde bulunan şahsi sicil dosyasının bulunarak sigortalılığının ve prim gün sayısının tespit edilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili son oturumda murisin sigortalılık başlangıcının 01.01.1992 olduğunun tesbit edildiğini, son muayene tarihi 12.09.1994 olduğu için bu tarihler arasında sigortalı olduğunun tesbitini istemiştir.

Mahkemece istemin kısmen kabulü ile, davacılar murisi 30039763 sigorta sicil numaralı İzzettin’in 01/01/1992 ile 12/09/1994 tarihleri arasında tarım sigortalısı olduğu ve bu süreler zarfında sigortalı sayılması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Kurumun 21.03.2008 tarihli yazısına göre tüm aramalara rağmen murisin 30039763 sicil nolu dosyasına rastlanmadığı, dosyanın bulunamadığı, mahkemenin talebi üzerine bir önceki ve sonraki sigorta sicil numaralı kişilerin kaydının istendiği, gelen belgelerde ikisinin de sigorta başlangıcının 01.01.1992 olduğunun bildirildiği, murisin çocuklarının sağlık karnesindeki son muayene tarihinin 12.09.1994 olduğu, İnternet sorgulama ekran çıktısında murisin sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1992 olarak göründüğü, murisin prim ödemelerine ilişkin belge ibraz edilmediği anlaşılmaktadır.

Davanın, yasal dayanağını oluşturan 2925 sayılı Yasanın 5.maddesine göre, “Bu kanun kapsamına girenler, yazılı istekte bulundukları tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı sayılırlar.” Aynı Yasanın 2925 sayılı Yasa"nın 6. Maddesinde primlerini gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ait olduğu yılı takip eden yılın Şubat ayı sonuna kadar ödemeyenlerin o yılın 1 Ocak gününden itibaren sigortalılıklarının sona ereceği bildirilmiştir.2926 sayılı Yasa gereğince 18.05.1984 tarihinde çıkarılan Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 14. Maddesinde 2925 sayılı Yasa uyarınca alınan primlerin tahsilinde kullanılmak üzere, Kurumca "sosyal güvenlik pulu" çıkarılacağı, 8. maddesinde tescili yapılan sigortalıya bir "sosyal güvenlik belgesi" verileceği, bu belgenin içindeki kartların her birinin sigortalı tarafından ait olduğu yılın ilgili ay hanesine sosyal güvenlik pulları yapıştırıldıktan sonra gen geç ertesi yılın Şubat ayı sonuna kadar "alındı" karşılığında Kuruma geri verileceği, pul yapıştırılmış olan kartın sigortalı tarafından herhangi bir sebeple geri verilmemesi halinde söz konusu kartın ilgili olduğu süreye ilişkin primlerin ödenmemiş sayılacağı, 12. maddesinde sigortalıların her ayın primini en geç ertesi ayın sonuna kadar Kurumdan alacakları sosyal güvenlik pulu ile ödeyecekleri, 13. maddesinde 2925 sayılı Yasada belirtilen yardımlardan yararlanabilmek için gerekli olan primlerin ödendiği sosyal güvenlik kartıyla tevsik edilmedikçe, sigortalılar ile ailelerine veya hak sahiplerine bu yardımların yapılmayacağı bildirilmiştir.

Somut olayda, davacılar murisinin sigortalılık başlangıcının 01.01.1992 olduğu sabit ise de söz konusu yasal düzenleme gereğince sigortalı tarafından primlerin süresi içinde ödenmesi ve ödemenin yapıldığının Kuruma belgelendirilmesi gerektiği halde talep edilen dönemde prim ödediğini ve bu ödemenin Kuruma belgelendirdiğini "alındı" belgesi ile ispat edemediklerinden murisin sigortalılığının 01.01.1993 tarihinde sona erdiğinin kabulü gerekir.

Yapılacak iş; davacılar murisinin 01.01.1992-01.01.1993 tarihleri arasında 2925 sayılı Yasa uyarınca sigortalı olduğunun tesbitine fazla talebin reddine karar vermektir.

Kabule göre de 5502 sayılı Yasanın 36. maddesine göre davalı Sosyal Güvenlik Kurumu harçtan muaf  olduğu halde  yargılama giderleri içine katılarak  başvuru harcının Kuruma yükletilmesi isabetsiz olmuştur.

 Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davacılar tarafından ibraz edilen doğruluğu resmi kayıtlarla doğrulanmayan sağlık karnelerine değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.”)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili 

                                                                                                                             HUKUK GENEL KURULU KARARI 

 Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tarım sigortalılığın istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.

 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya kapsamına göre davacıların murisinin, tespiti istenilen dönem için, tarım sigortalılığının sübuta erip ermediği noktasında toplanmaktadır.

Ne var ki, İşin esasına girilmeden önce, aşağıdaki iki husus ön sorun olarak ele alınmıştır.

İlk ön sorun; bozulan ilk karar ve direnme kararlarının başlığında davacı Fatma’nın gösterilmemiş olmasının mahallinde düzeltilebilecek maddi hata olup olmadığı yönünde olup, yapılan incelemede:

Hemen belirtmelidir ki, karar başlığında davacılardan Fatma’nın adının yazılmaması mahkemesince düzeltilebilir bir maddi hata niteliğinde bulunmakla esasa müessir görülmeyen bu husus ayrıca bozmaya konu edilmemiş, hataya işaret olunmakla yetinilmiştir (Aynı husus HGK.nun 24.12.2008 gün ve 2008/21-787 E-2008/786 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.).

İkinci ön sorun ise; küçük adına velisi tarafından velayeten verilen vekaletnamenin küçüğün reşit olması ile sona erip ermeyeceği; bu bağlamda davacılardan Mehmet Sadık"ın yargılama sırasında reşit olması nedeniyle daha önce velisi tarafından adına velayeten verilen vekaletnamenin geçerli olup olmadığı yönünde olup, yapılan incelemede:

Önemle belirtmekte yarar vardır ki, cocuk dava sırasında reşit hale gelirse, kanuni mümessilin temsil görevi sona erer ve davaya (reşit olan) çocuk devam eder. Rüştün gerçekleşmesinden sonra kanuni mümessilin yaptığı işlemler (çocuk icazet vermezse) geçersizdir. Eğer kanuni mümessil, çocuk reşit olmadan davayı takip için vekil tayin etmişse, rüşt ile birlikte vekilin görevi sona ermez. Zira, kanuni mümessilin atadığı vekil, zaten çocuk adına (çocuğu temsilen) seçilmiştir (Ejder Yılmaz, Çocuk Hakları Açısından Çocuğun Davada Temsilinin ve İradesinin Önemi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 11, Özel Sayı, s. 829; Aynı yönde görüş için bkz. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II, 2001, s. 1336, 1337).

Şu hale göre, reşit olmayan çocuğu temsilen düzenlenen vekaletname ile verilen vekalet görevi çocuğun reşit olmasıyla sona ermeyeceği gibi, çocuğun reşit olmasından sonra yapılan işlemler ancak onun icazeti olmadığı durumda geçersiz hale geleceğinden, somut olayda da küçüğün reşit olduktan sonra kendisi adına yapılan işlemlere icazet etmediği yönünde bir irade bildirimi olmadığı gibi, vekalet ilişkisinin sona erme hallerinin düzenlendiği 818 sayılı Borçlar Kanununun 396. maddesindeki vekaletten azil veya istifa durumları da bulunmadığına göre reşit çocuk ile vekili arasındaki ilişkinin devam ettiğinin kabulü gerekir.

Kaldı ki, kendisi reşit olduktan sonra yapılan işlemlere icazeti olmadığını bildirmemiş olan küçüğün sonraki işlemler için kendi adına düzenlenecek vekaletname ile aynı avukatı ya da bir başka avukatı vekil olarak ataması olanaklıdır.

Açıklanan nedenlerle, her iki ön sorunun da reddi ile işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiş; ön sorunlar bu şekilde aşıldıktan sonra, Hukuk Genel Kurulu"nca işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.

İşin esasının incelenmesinde;

 Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

 S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi