(1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazına gelince; dava, trafik kazası nedeniyle yaralanmadan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacının istekleri arasında bulunan sürekli işgöremezlik zararı, 01.04.2008 günlü bilirkişi raporu benimsenerek kabul edilmiştir. Sürekli iş göremezlik zararından doğan tazminatının belirlenmesi ileriye dönük bir hesaplama olup zorunlu olarak bazı varsayımlara dayanılarak hesaplanmalıdır. Ne var ki, gerçekler belli iken varsayıma gidilmeyeceği, varsayımların ise gerçeğe en yakın olması gerektiği hukukun ana kurallarındandır.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, karar gününe en yakın gündeki verilere göre alınan 03.03.2009 günlü ek bilirkişi raporuna göre sürekli işgöremezlik zararının ödetilmesine karar verilmesi gerekirken, karar gününden yaklaşık 1 yıl önce alınmış bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir....)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, diğer temyiz itirazları reddedilerek, karar; yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık, zarar miktarının belirlenmesi amacıyla alınan 01.04.2008 günlü raporun davacı tarafından kabul edilmesi ve bu miktara göre ıslah dilekçesi verilmesine rağmen, karar tarihine en yakın rapora göre karar verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 46. maddesinde; cismani bir zarara düçar olan kimsenin, külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebileceği, düzenlenmiş; ikinci fıkrasında ise “eğer hükmün suduru esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı bulunduğu” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme dikkate alındığında, beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde zararın gerçek miktar ve kapsamı zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden, zararın tespitinde mümkün olduğu kadar geç bir tarihin esas alınması gereği ortadadır.
BK.nun 46/2.maddesinde cismani zararın hangi tarih esas alınarak hesaplanacağı hakkında yeterli açıklık bulunmakta; cismani zararın hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanacağı kabul edilmektedir (Tekinay S.S., Ölüm Sebebiyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İst.,1963 s. 201-202).
Diğer taraftan, tazminat hesabına etkili unsurlardan birisi olan asgari ücret kamu düzeni ile ilgili olup; aynı davada, bozmadan sonra da olsa asgari ücretin artması halinde bunun mahkemece kendiliğinden dikkate alınacağı belirgindir. Hatta davacının ilk asgari ücrete göre yapılan hesaba itiraz etmemesi, o günkü verilerin doğru olduğuna inandığı içindir. Bu durum sonraki gelişmeler nedeniyle asgari ücretlerde gerçekleşen artışlardan kaynaklanan hakkını istemesine engel olamaz.
Durum bu olunca, Özel Daire kararında da ifade edildiği üzere kural olarak, karar gününe en yakın zarar durumunun belirlenmesi, en yeni duruma göre rapor alınarak zararın tespiti ve hükme varılırken bu tespitin temel alınması gerekmektedir. Ne var ki, kural bu olmakla birlikte, somut olay yönüyle, davacının zarar miktarı konusunda ıslah ve bunun gibi kendisini usuli anlamda kısıtladığı hallerin olup olmadığı da hükümde gözetilmelidir.
Diğer taraftan, ıslah kurumu, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 83 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 84 üncü maddesinde ıslahın, tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye, tabi olmayan davalarda yargılama sonuna kadar yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 04.02.1948 gün, 1944/10 Esas ve 1948/3 Karar numaralı kararı’nda ıslah’ın, bir kereye özgü yapılabileceği belirtilmiştir.
Somut olaya gelince:
Dava, davacı Ü.’nin, kendisinin yönetimindeki traktör ile davalıya ait kamyonun çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında ağır şekilde yaralandığı; diğer davalı … Sigorta AŞ’nin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi ile sigortalı olduğu iddiasıyla, fazlaya dair haklar saklı tutularak açılmış; davacının çalışma gücü ve efor kaybından dolayı 4.900 YTL (TL), çalışamadığı günler için gelir kaybından dolayı 100,00 YTL(TL) olmak üzere toplam 5.000,00 YTL(TL) maddi tazminat ile 20.000,00 YTL(TL) manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi istenmiştir
Mahkemece, alınan 01.04.2008 tarihli bilirkişi raporunda, toplam zarar 60.771 TL; davacının 3/8 kusur oranına göre zarar da 37.981,88 TL olarak hesaplanmıştır.
Bu belirleme üzerine davacı vekili 18.4.2008 tarihli dilekçesi ile fazlaya dair hakkını saklı tutarak 5000 TL olan maddi tazminat talebini 37,981,88 TL olarak ıslah etmiştir.
Kusur ve maluliyet oranı kesinleşmeden alınan zarar raporundan sonra kusur oranında ve maluliyet oranında değişme meydana gelmesi üzerine mahkemece zarar raporunu düzenleyen bilirkişiden ek rapor düzenlenmesi istenilmiş; bilirkişi de değişen değerler üzerinden 03.03.2009 tarihinde ek raporunu düzenlemiştir. Bu ek raporda ise zarar miktarı 76.761,92 TL olarak bulunmuş; taraflar %50 şer oranında kusurlu kabul edilmiş ve zarar miktarı 38.380,96 TL olarak belirlenmiştir.
Mahkeme ise 01.04.2008 tarihli raporda belirlenen zarar miktarı olan 60.771 TL üzerinden %50 oranındaki davacı kusurunu dikkate alarak 30.385,96 TL zarara hükmetmiştir.
Şu hale göre, yukarıda izah edildiği üzere mahkemece yapılacak iş; 1.4.2008 tarihli zarar raporunun üzerine davacı tarafından maddi tazminat talebi ıslah edilerek 37.981,88 TL ye çıkarıldığı ve bir davada ancak bir kere ıslah yapılabileceği hususları dikkate alınarak; karar gününe en yakın gündeki verilere göre düzenlenen 03.03.2009 günlü ek bilirkişi raporuna göre ancak ıslah edilen miktarla sınırlı olmak üzere, sürekli işgöremezlik zararının ödetilmesine karar verilmesi olmalıdır.
Bu nedenle; Özel Dairenin ilkeye yönelik bozma nedenleri yanında yukarıda açıklanan somut olay yönüyle genişletilmiş gerekçelerle, direnme kararının bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire kararında yer alan ilkeye yönelik bozma nedenleri yanında yukarıda gösterilen somut olay yönüyle genişletilmiş gerekçe ile 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 04.04.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.