9. Hukuk Dairesi 2016/12585 E. , 2016/11501 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVALILAR :1-.... ADINA AVUKAT 2-.... ADINA AVUKAT ...
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ücret alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, dava konusuz kaldığındaan karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis etmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılardan .... avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin 07.07.2007 – 03.10.2008 tarihleri arasında asıl işveren olan şirketinin alt işvereni olan diğer davalı şirketi nezdinde kalıpçı olarak 1.500 TL net ücret karşılığı çalıştığını, iş akdine haksız ve nedensiz olarak son verildiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, yıllık ücretli izin, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil, ulusal bayram ücret alacaklarının faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı ..."nin Cevabının Özeti:
Davacının müvekkilinin çalışanı olmadığını, diğer davalının çalışanı olduğunu, bu nedenle davada talep olunan alacaklardan sorumlu tutulamayacağını, davacının diğer davalıya ait işyerinde aktif olarak çalışmakta iken gönderdiği ihtarname ile hem müvekkilinden hem de diğer davalıdan haksız taleplerde bulunduğunu, diğer davalı tarafından dosyaya ibraz edilen belgelerden de anlaşılacağı üzere davacının işe gelmemesi üzerine haklı sebeple iş akdinin feshedildiğini, müvekkile ait şantiyede fazla mesai yapılmadığını, diğer işçilik alacaklarının da bulunmadığını beyanla haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
C) Davalı ..."nin Cevabının Özeti:
Davacının 07.07.2007 tarihinde müvekkili şirket bünyesinde çalışmaya başladığını, 2008 yılı Ekim ayından itibaren ara ara işe gelmemeye, görev ve sorumluluklarını aksatmaya başladığını, bu hususlarda kendisinin sözlü olarak uyarıldığını, iş akdinin devamı sırasında davacının müvekkiline iş akdinin haksız olarak feshedildiğinden bahisle tazminat ve sair alacaklarının ödenmesi için ihtarname gönderdiğini, bununla yetinilmeyerek iş Mahkemesi"nin 2008/587 E. sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, davacının işbu davanın ikamesi ve ihtarnamenin gönderilmesi sırasında halen işyeri çalışanı olduğunu, davacının son olarak 30.10.2008 tarihinde de işe gelmemesi üzerine 06.11.2008 tarihinde kendisine keşide edilen ihtarname ile işe dönmesinin aksi takdirde iş akdinin feshedileceğinin bildirildiğini, buna rağmen işe dönmeyince 2008 yılı Kasım ayından geçerli olmak üzere iş akdinin feshedildiğini, çalışma süresi boyunca fazla mesai ücretine hak kazanacak ek bir çalışma yapmadığını, yıllık izinlerini kullandığını, hafta ve genel tatillerde çalışmadığını, ücretlerinin her ay ödendiğini, yalnızca 2008 Ekim ayı ücretinin bulunduğunu, bunun da işe gelmemesi sebebiyle ödenemediğini ileri sürerek haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
D) Dairemizin Bozma İlamı:
Dairemizin 08.09.2014 tarihli ilamı ile, "1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında davacının ücret seviyesi konusunda uyuşmazlık vardır.
Davacı ücretinin net 1.500 TL olduğunu, davalılar ise davacının ücretinin asgari ücret seviyesinde olduğunu savunmuşlardır.
Yerel Mahkemece taraflar arasında görülen İstanbul 7. İş Mahkemesi’nin 2013/51 esas sayılı dosyasında davacının ücret seviyesinin belli olduğu, bu ücret esas alınarak hesaplama yapılacağı gerekçesi ile karar oluşturulmuş ise de davacının ücretinin net 1.500 TL olarak kabulü ile hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dayanak dosyanın UYAP ortamında incelenmesinden davacının ücret seviyesinin 21. Hukuk Dairesi’nin 03.12.2012 tarih ve 2012/1595 E. 2012/21788 K. sayılı bozma ilamı ile asgari ücretin davacının yaptığı işe göre kendi meslek birliği olan İnşaat Mühendisleri Odası’nca bildirilen ve asgari ücretin 1,53 katı olan ücretin davacının ücreti olduğu tespit edilmiş olup, bahsi geçen İstanbul 7. İş Mahkemesi’nin 2013/51 esas sayılı dosyasında davacının ücretinin asgari ücretin 1,53 katı olarak belirlendiği, buna ilişin kararın temyiz edilmesi üzerine yine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 05.05.2014 tarih ve 2014/7314 E. 2014/9829 K. sayılı ilamı ile onandığı, bu ücret seviyesinin taraflar arasında kesinleştiği gözetilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir." denilmek suretiyle yerel Mahkemenin 20.03.2014 tarihli hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
E)Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, Dairemizin yukarıda belirtilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı tarafın alacağın bütünüyle itfa ettiğine dair beyanları doğrultusunda davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle hüküm tesisine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
F) Temyiz:
Kararı davalı Vekili yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
G) Gerekçe:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10/10/2012 tarih ve 2012/9-851 E – 2012/705 K sayılı kararında özetle, bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda verilecek kararlarda, bozma konusu yapılmasa da her bir taleple ilgili olarak yeniden ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği belirtilmiştir.
Yerel Mahkemece, bozmadan sonra verilecek kararda, bozma kapsamı dışında kalsın ya da kalmasın, her bir taleple ilgili olarak yeniden olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı tarafın alacağın bütünüyle itfa ettiğine dair beyanları doğrultusunda davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle hüküm tesisine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Davalının icra baskısı altında yaptığı ödeme nedeniyle alacağın konusuz kaldığından bahsedilemez. Bu ödeme hür irade ile yapılan bir ödeme değildir. Kaldı ki, davacının da açık bir feragati yoktur.
Tüm bu nedenlerle, mahkemece, bozma sonrası verilecek kararda, dosyadaki bilgi ve belgeler bir değerlendirmeye tabi tutularak olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle alacağın konusuz kaldığından bahisle hüküm tesisine yer olmadığına dair karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca, dava tarihinin 13.11.2008 olmasına rağmen karar başlığında 10.12.2014 olarak yazılması da hatalıdır.
H) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.