("...Dosya incelemesinden, davacının soyadı "Tosun" iken babasının Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açtığı dava sonunda verilen 15.12.1998 gün ve 1998/392 Esas, 1998/1146 Karar sayılı karar ile "Öztürk" olarak değiştirildiği anlaşılmaktadır.
29.04.2006 günlü, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası"nın 36.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre; "Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir." hükmü karşısında davanın reddi gerekirken yukarıda belirtilen Yasa hükmüne aykırı şekilde davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan...")
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Cihanbeyli Cumhuriyet Savcısı
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, soyadının düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Davalı idare temsilcisi, takdiri mahkemeye bırakmıştır.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen hüküm, Cihanbeyli Cumhuriyet Savcısının temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki kararda ısrar edilmiş; hükmü, Cihanbeyli Cumhuriyet Savcısı temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının reşit olmadığı dönemde, babası tarafından, mahkeme kararı ile soyadının değiştirilmiş olması ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası’nın 36/1-b maddesi hükmü gözetildiğinde, reşit olduktan sonra aynı konuya ilişkin olarak dava açıp açamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olan “soyadı”nın açıklanmasında fayda vardır:
Toplum içinde bir kişiyi diğerinden ayırmaya, o kişinin ferdi ailevi ve siyasi durumunu tayine yarayan birçok özellikleri vardır. Adı, yaşı, cinsiyeti, evlilik durumu gibi… İşte bu özelliklerin tümü, kişinin halini (statüsünü) belirtir.
Kişinin hali ve bunları meydana getiren unsurlar o kimsenin özellikleri olduğundan başkasına devredilemezler. Bir kişinin hüviyetinin tespitinde ilk bakılacak unsur ise o kişinin adı ve soyadıdır. Kişinin adı ve soyadı üzerindeki hak, kişilik haklarının bütün özelliklerini taşır ve mutlaktır; şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup bir başkasına devredilemez.
Soyadı, nesilden nesile intikal eden ve bir kişinin bir soya bir aileye bağlılığını ifade eden addır ve ya nesep bağı ile ya evlenme ile ya da evlat edinme yolu ile yahut da idari kararla kazanılır. 24 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen, 2 Temmuz 1934 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile kişiye seçerek soyadı kazanma hakkı tanınmıştır.
Eldeki davada olduğu gibi, nesep bağı yoluyla soyadının kazanılmasında, evlilik içinde doğan çocuk doğar doğmaz babasının soyadını kazanır. Bu hüküm emredicidir, şu veya bu şekilde çocuğa başka bir soyadı verilmesi mümkün değildir.
Evlilik dışı çocuklardan babaları tarafından tanınanlar veya kişisel sonuçlarıyla babalığa hüküm alınarak babalarına gayrı sahih nesep bağıyla bağlananlar, babalarının soyadını alırlar. Evlilik dışı çocuğun nesebi ana bananın evlenmesiyle düzelmişse çocuk babasının soyadını alır. Evlilik dışı çocuk, babaya gayri sahih nesep yoluyla bağlanmamış ise veya nesebi düzelmemişse ananın soyadını alır. Ana başka bir erkekle evliyse çocuk anasının kızlık soyadını alır.
Soyadı, nüfus kütüğüne yazılmakla belirlenmiş olur. Bir kimse zorunlu olarak taşıdığı soyadını dilediği gibi ve dilediği zaman değiştiremez. Çarpışmakta olan toplumsal yararla kişisel yararın bağdaştırılması için soyadının değiştirilmesi ancak haklı bir sebep bulunması halinde mümkündür. Haklı sebeplerin neler olacağı konusunda belirlenmiş bir kural bulunmamakla birlikte, dürüstlük kuralına göre, kişinin o soyadını taşımamakta bir yararı varsa soyadının değiştirilmesine cevaz verilmelidir. Ancak, edebe aykırı ve gülünç kelime ya da kavramların, aşiret, yabancı ırk ve millet isimlerinin, rütbe ve memuriyet bildiren isimlerin soyadı olarak alınmasına izin verilmez.
Yukarıda da açıklandığı üzere, soyadı, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Reşit olmayan bir çocuk, reşit olana kadar aile soyadını kullanmak zorundadır ancak reşit olduktan sonra soyadını değiştirmek üzere dava açabilir.
Bir kişinin özellikleri, hak ve fiil ehliyeti, hürriyeti, bedeni ve manevi varlıkları onun kişiliğini meydana getirir. Kişilik, insanın insan olması dolayısıyla ayrılmaz bir biçimde sahip olduğu hakları içerir. Bunlar para ile ölçülemeyen, devredilemeyen ve mirasçıya geçmeyen mutlak haklardır. Hiçbir şekilde maddi değere sahip değildirler. Kişinin adı ve soyadı üzerindeki hakkı da münferit bir kişilik hakkıdır.
Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar, kural olarak, bizzat şahsın kendisi tarafından kullanılabilir. Bu nedenle de kanuni temsilci tarafından kullanılması mümkün değildir. Bu hakların kullanılmasına karar verme yetkisi kişidedir. İster idari, ister kanuni temsilciye bu yetkinin kullanılması bırakılamaz.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun, 12.10.2011 gün ve 2011/18-535 E 2011/622 K.sayılı ilamıyla bu husus açıklanmıştır.
Açıklanan bu maddi hukuk kuralları, somut olay ortaya konularak değerlendirildiğinde;
Davacı, reşit olmadığı bir tarihte, Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15.12.1998 gün ve 1998/392 E.-1146 K. sayılı kararı ile babası tarafından “Öztürk” olarak değiştirilen soyadının, önceki soyadı olan “Tosun” olarak değiştirilmesini talep etmiştir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası’nın 36/1-b maddesi ile, aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davasının ancak bir kere açılabileceği ve ad değişikliği halinde, Nüfus Müdürlüğü’nün bu kişinin çocuklarının baba ve ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eş ve ergin olmayan çocukların soyadını da düzelteceği hüküm altına alınmıştır.
Her ne kadar madde metninde, nüfus kaydının düzeltilmesi davasının ancak bir kere açılabileceğinden bahsedilmiş ise de, davacının babası tarafından açılan dava ile davacının da dava açtığını kabul etmek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6.maddesi ile 1982 Anayasası"nın 36. (Değişik: 03.10.2001- 4709/14 md.) maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü" ilkelerine tezat teşkil edecektir.
Davacının babası tarafından açılmış dava ile soyadının değişmesi halinde, davacı tarafından açılmış bir davadan söz edilemez. Soyadı değişikliğinin, aynı konuya ilişkin nüfus kaydının düzeltilmesi davasının ancak bir kere açılabileceği hükmü kapsamında değerlendirilmesi haklı nedenlerin varlığı halinde davacının dava açma hakkının engellemesi sonucunu doğurur ki, bunun kabulüne olanak yoktur.
Diğer taraftan reşit olmayan çocuğun babasının değiştirdiği soyadını reşit olana kadar kullanması zorunlu ve reşit olmadan açılan dava, ancak reşit olana kadar onu bağlayacağına göre, reşit olduktan sonra şahsa sıkı sıkıya bağlı hakkını kullanabileceği ve soyadının değiştirilmesini isteyebileceğinin kabulü gerekir.
O halde, Yerel Mahkemenin direnme kararı yerinde olup, işin esası incelenmek üzere dosya dairesine gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme kararı uygun olup; Cumhuriyet Savcısının işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 04.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.