Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/1-66
Karar No: 2012/270
Karar Tarihi: 30.03.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/1-66 Esas 2012/270 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/1-66 E.  ,  2012/270 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 25/10/2011
    NUMARASI : 2011/263-2011/493

    Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.12.2010 gün ve 2009/88 E., 2010/243 K.  sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 09.05.2011 gün ve 2011/4426-5605 sayılı ilamı ile;
    (... Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının kayden malik olduğu 634 ve 635 parsel sayılı taşınmazları 19.10.2001 tarihli akitle satış suretiyle davalı köy tüzel kişiliğine temlik ettiğini, aslında köy camisine bağışlamak istediğini, bedel alınmadığını tapudaki işlemin gerçek iradesini yansıtmadığı ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
    İddianın ileri sürülüş biçimine göre; hile hukuksal nedenine dayanılarak eldeki davanın açıldığı açıktır.
    Öte yandan, taraflar arasında görülen 2005/74 E-53 Karar sayılı davada aynı taşınmazlar yönünden hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil istenildiği, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilip kararın 23.10.2008 tarihinde kesinleştiği sabittir.
    Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır. Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar.Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur.Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir.Bu itibarla, tarafları,mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.
    Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler belirlenen olgularla birlikte değerlendirildiğinde, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davalı  vekili
              HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, davacının gerçek iradesinin maliki olduğu 634 ve 635 parsel sayılı taşınmazları, köy camisi yapılmak üzere bağışlamak olmasına ve herhangi bir bedel de alınmayıp bedelsiz devredilmesine karşın, görünürdeki işlemin davalı “Köy Tüzel Kişiliği”ne satış olarak gösterildiğini, ifadeyle; 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 18.maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
    Davalı Köy  Tüzel Kişiliği vekili, aynı konuda daha evvel Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20/11/2007 tarih ve 2007/183-156 karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiğini, eldeki davanın da kesin hükmün varlığı nedeniyle reddi gerektiğini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece, davacının eldeki davada taraf muvazaasına dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunduğu; Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20/11/2007 tarih ve 2007/183-156 esas ve karar sayılı dosyasında ise hata ve hile hukuki nedenine dayalı olarak dava açıldığı; her iki davanın sebeplerinin farklı olması nedeniyle kesin hüküm itirazının reddinin gerektiği; davacının taraf muvazaasına dayalı olarak açtığı bu davayı yazılı delille kanıtlaması gerektiği; dosyaya sunulan taşınmazın bağışlanması hakkında alınan 15.10.2001 tarihli köy karar defterinde bulunan karara ilişkin belgenin ise yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunduğu, dinlenen tanık beyanları ve dosya içerisindeki belgeler uyarınca davanın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece: yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle, eldeki davanın hile hukuksal nedenine dayalı olduğu ve aynı konudaki Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20/11/2007 tarih ve 2007/183 Esas -156 Karar sayılı hükmün kesin hüküm teşkil ettiği, bu nedenle eldeki davanın kesin hükmün varlığı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğine işaretle bozulmuştur.
    Mahkeme, önceki kararında direnmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın hukuksal dayanağının (hata-hile mi taraf muvazaası mı) tespiti ile daha önce taraflar arasında görülüp karara bağlanan hata-hile hukuksal nedenine dayalı davada verilen kararın bu dava yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; yargılama hukuku açısından “dava şartı” ile “kesin hüküm” kurum ve kavramlarının  temel hukuki esasları üzerinde durulmasında yarar vardır:
    Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan şartlardır.
    Diğer bir anlatımla; Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan Kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
    Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp; inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir.
    Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkeme davanın mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir.
    Bu bağlamda, dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile (1086 s.HUMK. Md.237) çözümlenmiş olması da dava şartıdır ve olumsuz dava şartını teşkil etmektedir.
    Konuya ilişkin, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)’nun 237.maddesinde;
    “Kaziyei muhkeme, ancak mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteberdir. Kaziyei muhkeme, mevcuttur denilebilmek için iki tarafın ve müddeabihin ve istinat olunan sebebin müttehit olması lazımdır.”
    hükmü yer almaktadır.
    Bu hükme göre; birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin (konusunun), dava sebeplerinin(vakıaların) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlilik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir.
    Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemede; (Yargıtay"da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir.
    Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay"da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığı, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
    Nitekim,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K. ; 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 2004/289 K; 23.2.2005 gün ve 2005/21-66 E, 2005/93 K; 12.4.2006 gün ve 2006/21-104 E, 2006/174 K; 27.02.2008 gün ve 2008/20-177 E. 2008/200 K. sayılı ilamlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
    Somut olaya gelince:
    Davacı taraf, gerek dava dilekçesinde gerekse duruşmada alınan beyanında, temlike konu işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 18.maddesine dayanmıştır. Dava, iddianın ileri sürülüş şekli itibariyle taraf muvazaasına dayalıdır.
    Eldeki davanın davacısı ile davalısı arasında, Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp; 20/11/2007 tarih ve 2007/183 E- 156 K. sayı ile hükme bağlanan davada ise,  hata ve hile hukuksal nedenine dayanılarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunulmuş;  sonuçta 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 31.maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; bu karar 23.10.2008 tarihinde kesinleşmiştir.
    Görülmektedir ki, her iki davanın, tarafları ile konusu aynı olmakla birlikte hukuki sebebi açık biçimde farklıdır ve 1086 sayılı HUMK’nun 237.maddesi anlamında kesin hükmün varlığından söz edilemez.
    Şu durumda, Yerel Mahkemenin, aynı nedenlere dayalı direnme kararı yerindedir.
    Ne var ki, taraf muvazaası yönünden Özel Dairece inceleme yapılmamıştır.
    O halde, davalı vekilinin işin esasına yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle DİRENME UYGUN OLUP; davalı vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için DOSYANIN 1.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 30.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

     

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi