8. Hukuk Dairesi 2014/10728 E. , 2015/18757 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Zonguldak 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 26/11/2013
NUMARASI : 2013/77-2013/212
L.. Y.. ile R.. D.. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair Zonguldak Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 26.11.2013 gün ve 77/212 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen dava dilekçesinde belirtmiş olduğu araç ile ilgili olarak alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, aracın 12.12.2001 tarihinde edinildiği, edinilmiş mal olmadığı, davacının dava konusu araçta katılım alacağı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasıdır. Genel olarak yapılmış tasfiyesi nedeniyle alacak talebi; hem “katılma alacağı” hem “değer artış payı alacağı” hem de “katkı payı alacağı”nı kapsar. Koşulları mevcut ise, bunlardan biri birkaçı veya hepsine karar verilebilir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM"de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri gözönünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189 m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay"ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM"nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 10.07.1991 tarihinde evlenmiş, 03.05.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 24.07.2008 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 67 DS 885 plakalı araç 12.12.2001 yılında satış yolu ile davalı adına alınmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 s.lı TMK 179 m.).
Bu yasal düzenleme ve ilkeler gözönüne alınarak yapılan incelemede:
1-Davaya konu edilen araç 12.12.2001 tarihinde satın alınıp 31.01.2002 tarihinde sadece plaka değişikliği yapıldığına göre; bu araç edinilmiş mal olmayıp adına kayıtlı olduğu eşin kişisel malı niteliğindedir. Koşulları mevcutsa davacının katkı payı alacağına konu olabileceğinin de kabulü gerekir. Mahkemenin, “davacının sadece edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi nedeniyle katılma alacağı talep edebileceği, davaya konu edinilen aracın ise bu niteliğinin bulunmadığına ilişkin ret gerekçesi yerinde değildir. Açıklandığı gibi, davacının genel tasfiye talebi içinde “katkı payı alacağı” talebi de mevcuttur. Katkı payı alacağı yönünden mahkemece herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Mahkemece, davalının “aracını ve ziynetlerinin satılması ile alınan aracın satışından gelen para ile alındığı” savunması üzerinde de durularak, gösterilen deliller çerçevesinde, yukarıda açıklanan ilke ve uygulamalara göre inceleme yapılarak, davacının katkı payı alacağı hakkında bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
2-Davalı-karşı davacının karşı davası takip edilmediğinden işlemden kaldırılmış; ancak yenilenme/yenilenmeme durumuna göre inceleme yapılarak, davacının HMK 150. maddesi gereğince bu konuda gerekli karar verilmeden: sadece karşı davanın harcı hakkında karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda (1) ve (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.