(…Dava, Borçlar Yasası"nın 355 ve devamı maddelerinde tanımlanan eser sözleşmesinden kaynaklanan eksik iş bedeli alacak, birleştirilen dava dosyasında iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptâli takibin devamı ve %40 icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Yerel mahkemede görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda asıl davada davacı İbrahim yönünden aktif dava ehliyeti olmadığından dolayı davanın reddine, davacı şirket yönünden davanın kısmen kabulüne, birleştirilen 2008/458 esas sayılı dosyada davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı birleşen dava dosyasında davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı-k.davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Eser sözleşmesi taraflara karşılıklı haklar ve borçlar yükleyen bir iş görme akdidir. Yüklenici yapımını üstlendiği eseri fen ve sanat kurallarına, sözleşmeye ve amaca uygun olarak imâl edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle mükelleftirler.
Dava konusu somut olayda davacı T. oto Otomobil Nak. Gıda Ürün.İml.San. Tic.Ltd.Şti. … plaka sayılı tır aracını hasarlı bir şekilde satın alıp tamiri için yüklenici davalı ve birleşen dava dosyasında davacı Mehmet"e vermiştir. Yanlar arasında herhangi bir yazılı sözleşme yapılmamıştır. Ancak akdî ilişkinin kurulduğu tartışmasızdır. İş bedeli toplam 14.000,00 TL olarak yine tarafların kabulü dahilindedir. Yanlar arasındaki temel uyuşmazlık iş bedelinin ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır. 14.000,00 TL"nin ödendiği yüklenici vekilinin 07.12.2009 havale tarihli dilekçesi ile açıklık kazanmıştır. Bu bakımdan davalı birleştirilen dava dosyasında davacı yüklenicinin bakiye iş bedeli isteminin yerinde olmadığı, yerel mahkemece de talebin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Asıl dava dosyasında eksik iş bedeli 2.591,54 TL"nin 06.09.2007 tarihinden itibaren, ihtarname masrafı 63,28 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Oysa davacı şirket tarafından davalı tarafa gönderilen ihtarname 06.09.2007 tarihinde tebliğ edilmiş olup 10 günlük ödeme süresi tanınmıştır. Bu durumda temerrüt 17.09.2007 günü gerçekleşecektir. Buna rağmen 06.09.2007 ihtarname gününden itibaren faiz yürütülmesi usul, yasaya ve yönteme aykırı olmuştur. Ayrıca 63,28 TL ihtarname masrafının yargılama masrafları kapsamında değerlendirilmesi gerekirken asıl alacakla birlikte ele alınıp hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan olgular gözden uzak tutularak yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetli olmamış kararın temyiz eden davalı ve birleşen dava dosyası davacısı Mehmet yararına bozulması uygun görülmüştür…)
gerekçesi ile 1. bentte yazılı nedenlerle davalı-karşı davacının sair temyiz itirazlarının reddi ile 2. bentte yazılı nedenlerle kararın temyiz eden davalı/birleşen dava davacısı Mehmet yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı/birleşen dava davacısı Mehmet vekili.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eksik iş bedeli alacağının tahsili; birleştirilen dava ise, iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve % 40 icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, asıl davada, davacı İbrahim yönünden aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine, davacı Şirket yönünden davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Davalı/birleştirilen dava davacısı vekili tarafından temyiz edilen hüküm, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş; bozulan 10.12.2009 günlü ilk kararın gerekçe kısmı aynen tekrar edilip; bozma ilamına karşı hangi gerekçeyle direnildiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Hükmü davalı/birleşen dosya davacısı vekili temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca, işin esasına geçilmeden önce, mahkemenin temyize konu direnme kararının usule uygun şekilde oluşturulup oluşturulmadığı, yasanın aradığı anlamda gerekçe taşıyıp taşımadığı hususu ön sorun olarak ele alınmış; bu konunun çözümü yoluna gidilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388/1-3. maddesi, gerekse de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır.
Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3. maddesi hükmünce de tüm mahkeme kararlarının gerekçe taşıması gerekmektedir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu"nun 07.12.2011 gün ve 2011/15-708 E.-2011/737 K.sayılı ilamında da bu husus aynen açıklanmış; bütün mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği önemle vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince:
Yerel Mahkemece, gerekçeli kararda bozma ilamına neden direnildiğine ilişkin hiçbir açıklamaya yer verilmemiş; direnmenin hukuki gerekçesi gösterilmemiş; bozmaya konu ilk kararın gerekçesi aynen ve ilave yapılmaksızın alınmıştır.
Böylece, Özel Daire’nin bozma ilamıyla, mahkemenin ilk hükmü ve bunun doğal sonucu olarak da bu kararın gerekçesinin ortadan kalktığı; mevcut olmayan bir karardaki gerekçeye atıf yapılarak veya bozmaya cevap içermeyen bu gerekçe aynen alınarak hüküm kurulamayacağı hususu gözden kaçırılmıştır.
Kararda direnme gerekçesinin yer almaması yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan bu nedenle değişik ve usuli nedenle direnme kararının bozulması gerekmiş, bozma sebebine göre davalı/birleşen dava davacısı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı-davacı Mehmet vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik ve usuli nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, bozma sebebine göre, işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 30.03.2012 gününde, oybirliği ile karar verildi.