Taraflar arasındaki “Tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.10.2004 gün ve 284 E.,618 K. sayılı kararın temyizi üzerine Özel Dairece düzeltilerek onanmışsa da,karar düzeltme istemi ile hükmün incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 29.9.2005 Gün ve 8848 E.,10115 K. sayılı ilamı ile; (... Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilen ve enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın, pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı karşılığının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın, Dairemizce düzeltilerek onanmasına karşı davalı idare vekilince karar düzeltme isteminde bulunulduğu görülmüştür.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesinde; idare tarafından kamulaştırmasız el konulan taşınmazın, fiilen el koyma tarihinden itibaren 20 yıllık sürenin geçmesi halinde, taşınmazın malik zilyet veya mirasçılarının her türlü dava haklarının düşeceği öngörülmüştür. Söz konusu Kamulaştırma Yasasının 38. maddesi hak düşürücü süreyi içermekte olup, bu husus kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle, kamu düzenine ilişkin hususlardaki esaslar, tarafların talepleri olmasa bile mahkemece resen karara bağlanması zorunludur. Ayrıca kamu düzenine ilişkin hususlarda usuli kazanılmış hak da oluşmaz.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesine göre; idarenin el koyma tarihinden itibaren 20 sene geçmekle taşınmaz malikinin her türlü dava hakkı düşer. Başka bir değişle, mülkiyet bu süre dolmakla el atan idareye geçer. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 705. maddesindeki "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, Mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanun da öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır" hükmü ile açıklığa kavuşturulmuştur.
Dosyada yapılan incelemede; dava konusu taşınmaza 1966 yılında el atılarak üzerinden enerji nakil hattının geçirildiği ve el atma tarihinden itibaren, 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesinin, Anayasa Mahkemesince iptal edilme ve dava tarihine kadar 20 seneden fazla süre geçtiğinden, taşınmaz maliki olan davacı tarafın her türlü dava hakkının düştüğü anlaşılmıştır.
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesince; 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesi iptal edilmiş ise de, Anayasanın 153/son maddesi uyarınca; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği ilkesi uyarınca, Kamulaştırma Yasanının 38. maddesinin iptal edilmesinden önceki kazanılmış haklara uygulanması imkanı da bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.2005 gün ve 2005/5-288 esas-2005/352 sayılı kararında da bu husus benimsenmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın reddedilmesi gerekirken düzeltilerek onandığı anlaşıldığından, davalı idare vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 02.05.2005 gün ve 2005/2175 Esas-2005/5240 Karar sayılı düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmelidir....)
gerekçesi ile bozulmasına karar verilip dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava,kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece; davalı tarafından taşınmaza enerji nakil hattı geçirilmek suretiyle el atıldığı,bilirkişiler tarafından emsal satışları, bunların değerlendirme tarihindeki karşılıkları çevre teşekkülü, alt yapı ve belediye hizmetlerinden yararlanmaları göz önünde tutularak ayrıca bölgeye olan talepler ve bu taleplerle oluşan serbest alım satım şartları göz önünde tutulup emsallerin üstün ve eksik nitelikleri ile birlikte irdelemeleri yapılıp değerlendirilmek suretiyle teknik bilirkişi kurulu raporuna göre toplam irtifak bedelini 25.245.000.000.-TL. olarak saptayarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmişse de, davalının karar düzeltme istemi üzerine; “dava konusu taşınmaza 1966 yılında el atılarak üzerinden enerji nakil hattının geçirildiği ve el atma tarihinden itibaren, 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası"nın 38. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilme ve dava tarihine kadar 20 seneden fazla süre geçtiğinden, taşınmaz maliki olan davacı tarafın her türlü dava hakkının düşeceği,bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece bu kez; 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası"nın 38.maddesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden sonra Kamulaştırma Yasası"na 30.6.2010 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 5999 sayılı yasa ile eklenen geçici 6. madde ile yeni bir düzenleme getirildiği, buna göre 9.10.1956 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el atmalarda 20 yıllık süreye bakılmadan malik veya mirasçıların bedeli talep etmelerine imkan verildiği, anılan madde uyarınca davacı tarafın 28.9.2010 günlü dilekçe ile davalı idareyle uzlaşma görüşmesi yapmayacakları davaya devam edecekleri beyanı nazara alınarak Kamulaştırma Yasası"nın 38.maddesinin yürürlükten kalkmış olduğu ve davacının dava hakkının bulunduğu, davacı vekilinin de uzlaşma talep etmediklerini açıkladığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Başka bir deyişle, mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkeme, temyize konu kararında, ilk kararının gerekçesinde yer vermediği ve bozma ilamından sonra 30.6.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5999 Sayılı Kamulaştırma Kanunu"nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen geçici 6.maddeyi gözeterek, yeni bir hukuki olguya dayalı olarak karar vermiştir.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 28.3.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.