Mahkeme : Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet

Dosya İncelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1)Yargıtay 9. Ceza Dairesi"nin 07/06/2016 tarihli, 2015/5559 esas ve 2016/5786 karar sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere; sanık hakkında daha önce işlediği başka bir kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra; sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle; bu husus Cumhuriyet Başsavcılığı ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğü kanalıyla araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması,
2)Kabule göre de; dosya kapsamından, 16/04/2010 tarihinde tedavi tedbirinin infazı için sağlık kurumuna sevk edilen ve beyanına göre sağlık kurumundan işlemlerini tamamlamadan ayrılan sanık hakkında tedavi tedbirinin ihlali nedeniyle 24/05/2010 tarihinde huzurda uyarı yazısı düzenlenerek, tebliğ edildiği; 24/05/2010 tarihinde sevk edildiği sağlık kurumuna süresi içerisinde başvuru yapan sanığın, tedaviye başlanmadan önce alınan idrar örneğinde THC etken maddesi çıkması üzerine, 28/05/2010 tarihli sağlık raporunda kontrol muayenesi tarihleri belirlenerek, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne bildirildiği; dosya içerisinde sağlık kurumunun ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün kontrol muayenesi tarihlerini sanığa bildirdiğine dair tebligatın bulunmadığı; sanığın mahkemedeki savunmasında kontrol muayenesi günlerinin kendisine bildirilmediğini beyan ettiği; kontrol muayenesi randevuları için öncesinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden sevk alması gerektiğine yönelik herhangi bir bildirimde bulunulmayan sanığın, "14/06/2010 tarihli kontrol muayenesi için hastaneye sevk edilmek üzere müdürlüğe başvurmaması, tedavi tedbirinin ikinci kez ihlali" kabul edilerek, sanık hakkındaki infaz dosyasının 17/06/2010 tarihinde kapatıldığı anlaşılmakla; kontrol muayenesi günlerinde hastaneye sevk edilmek üzere Müdürlüğe başvurması konusunda sanığa önceden bildirim yapılmadığı halde, bu hususun tedbirin ikinci kez ihlali kabul edilerek, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına son verilemeyeceği de göz önüne alındığında, 24/05/2010 tarihli hastane sevki sonrasında belirlenen kontrol muayenesi tarihlerinin hastane veya müdürlük tarafından sanığa tebliğ edilip edilmediği ve sanığın kontrol muayenesi için hastaneye başvuru yapıp yapmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde eksik araştırma ile mahkûmiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazı bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 23/11/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.