20. Hukuk Dairesi 2015/17046 E. , 2017/3367 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 19/11/2013 tarihli dava dilekçesinde özetle; ... ili .. ilçesi .. mahallesinde müvekkilinin adına tapulu bulunan 20702 ada 58 parselin yüzölçümü 9720 m2 olduğunu, 3402 sayılı Kanunun 22/a maddesinin uygulamasında 8019,4 m2 olarak yenilenip düzenlenerek 1760 m2 noksan olarak tespit edildiğini, aynı yenileme çalışmalarında davalının aynı ada 57 parseldeki yeri ise tapuda 12280 m2 iken 12458,13 m2 olarak tespit edildiğini böylece müvekkilinin parseli ile davalı parseli arasındaki üçgen biçimindeki girinti sınır kaldırılarak müvekkilin tapulu yerinden 218,13 m2"lik kısmın davalı tapusuna eklendiğini, kullanım kadastrosuna yaptıkları itirazın ... Kadastro Mahkemesinin 2011/599 Esas 2013/263 sayılı kararı ile reddedildiğini, böylece davalı ..."ın müvekkiline ait 218.13 metrekarelik yere bedelsiz olarak sahip olduğunu beyanla söz konusu yerin bedelinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, dava dilekçesinde 12.000,00.-TL olarak gösterdiği değer üzerinden nisbi harcı yatırmıştır.
Mahkemece; Kanunun 22/a maddesi gereğince yapılan çalışmalar sırasında davacı ile davalı ... Askan" ın hissedar olduğu taşınmazların taraflarca kabul edilen sabit sınırları esas alınmak sureti ile ölçüm yapıldığı, yüzölçümdeki farklılığın tesis kadastrosu sırasında sınırı oluşturan noktaların birleştirilmesinden kaynaklandığı, Kadastro Kanunun 22/a maddesi kapsamında yapılan çalışmaların kanun ve yönetmeliklere uygun yapıldığının kadastro mahkemesi kararı ile sabit olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Tapu Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK.2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca,
somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan tapu müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/04/2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.