14. Hukuk Dairesi 2015/4453 E. , 2017/6342 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 22.05.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların miras bırakanı ..."in payının bulunduğu 771 ada, 16 sayılı parselin bulunduğu alanda ... Belediye Encümeni"nin 09.05.1996 tarih, 1880 sayılı kararı doğrultusunda imar uygulaması yapıldığını, ancak anılan uygulamanın idari yargı yerinde iptal edildiğini, buna rağmen belediyece eski hale getirme işleminin yapılmadığını ileri sürerek, 4210 ada, 8 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ve kadastral parselin ihyası ile davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "yol olarak terkin edilen çekişmeli yere ilişkin encümen kararının halen hukuki geçerliliğini koruduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 30.05.2012 tarih, 2012/7210 Esas, 2012/6355 Karar sayılı ilamı ile; "Somut olayda da, 2. defa yapılan 9.5.1996 tarih, 1880 sayılı imar işleminin kamusal tasarruf niteliğinde bulunduğu açıktır. Ne var ki, anılan bu işlem Adana 1. İdare Mahkemesinin 2005/1317 E. 2006/582 K. sayılı dosyasında davacıların açmış olduğu dava neticesinde kabulle sonuçlanarak derecaattan geçmek suretiyle kesinleşen kararla iptal edilmiştir. O halde, davacıların payına ilişkin yola kalbedilme yönündeki kamusal tasarrufun iptali neticesinde eski mülkiyet durumuna dönülmesi gerekeceği tartışmasızdır. Her ne kadar, imar şuyulandırma işlemi iptal edilmesine karşın Belediye Encümeninin 14.5.1997 tarih, 2192 sayılı "bazı parsellerdeki isim ve baba adlarındaki yanlışlıkların düzeltilmesine" dair aldığı kararda tekrar davacıların payının yola terkin edilmesi şeklinde karar tesis edilmişse de bu kararın kamusal bir tasarrufa ilişkin olmadığı, bir başka ifadeyle davacıların mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak şekilde hukuki dayanağı bulunmayan kararların kamu düzenine ilişkin bulunmaması nedeniyle böylesi bir işleme herhangi bir yargısal denetime tabi tutulmasına gerek görülmeksizin hukuki sonuç bağlanamayacağı açıktır. Nitekim gerek öğretide, gerekse Yargısal uygulamalarda da anılan bu ilke duraksamaya yer bırakmayacak şekilde kabul edilmiştir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir." şeklindeki gerekçeyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile; "harita mühendisi bilirkişi ... tarafından düzenlenen 25.12.2009 günlü rapor ve krokide gösterilen ... İli, ... İlçesi, ... Mah., 9014 ada 6 parselde B ile gösterilen 20.76 m2"lik kısmın, 9014 ada 7 nolu parselden A ile gösterilen 22.32 m2"lik kısmın, 9014 ada 10 nolu parselde C ile gösterilen 29.37 m2"lik kısmın ayrılarak 9014 ada 8 ve 9 nolu parsellerin tamamının birleştirilmesi sonucu imar ile oluşan sicil kayıtlarının iptali ile imardan önceki mülkiyet durumuna dönüştürülerek imar öncesi 771 ada 16 parsel olarak eski hale ihyasına," şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Somut olayda; bilirkişi tarafından dava konusu ihyası talep edilen 771 ada 16 parsel sayılı taşınmazın sınırları üzerinde 9014 ada, 6, 7, 8, 9 ve 10 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunun bildirildiği; ancak, eldeki davanın 4210 (yeni 9014) ada 8 sayılı parsel hakkında açıldığı, diğer imar parselleriyle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, 9014 ada 6, 7, 9 ve 10 sayılı imar parselleri hakkında da malikleri aleyhine kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil davası açması için davacı tarafa usulüne uygun süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki davayla birleştirilmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davada taraf olmayan kişilerin mülkiyet haklarını etkiler şekilde yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.