7. Hukuk Dairesi 2021/128 E. , 2021/800 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ...Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ...2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.03.2014 tarihinde verilen dilekçeyle ecrimisil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.07.2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi taraf vekillerince talep edilmiştir. ...Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK"nın 353/1-b-3. maddesi gereğince kaldırılmasına, yeniden hüküm tesis edilerek davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, intifa hakkına dayalı ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 226 ada 2 parsel sayılı taşınmazda müvekkili lehine 06/03/1997 tarihinde on yıllığına intifa hakkı tesis edildiğini, davalının bu taşınmazdaki akaryakıt istasyonu için dava dışı ...Petrolcülük A.Ş. ile bayilik sözleşmesi yaptığını, davalıya karşı 27/07/2009 tarihinde ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin...Esasında kayıtlı ecrimisil alacağı için dava açtıklarını, bu dava sonunda haksız işgalin gerçekleştiği 15.06.2009 - 27.07.2009 dönemi için müvekkili lehine ecrimisil alacağına hükmedildiğini, Rekabet Kurulunun 14/07/2002 tarihli kararı ile bayilik sözleşmelerinin süresinin beş yılı aşması halinde geçersiz sayılacağına ilişkin verdiği karar üzerine 18/09/2010 tarihi itibarıyla intifa hakkının sona erdiğini, bu tarihe kadar olan ve diğer dosyada dava konusu edilmeyen 27/07/2009 ile 18/09/2010 dönemi için 11.346,57TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin bu taşınmazda davacının sözleşmesinin tarafı olan şirketle yaptığı bir anlaşmaya dayalı olarak değil, ...1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ... Esas sayılı dosyasından verdiği tedbir kararı üzerine faaliyette bulunduğunu bu yüzden kendisinden ecrimisil talep edilmeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulü ile 11.346,57TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurusu üzerine, ...Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince davalı vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine, davacı vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile, 70.983,46TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yer almayan belirsiz alacak ve tespit davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. maddesiyle, yeni bir dava çeşidi olarak kabul edilmiştir.
HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.”, hükmünü içermektedir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde; "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir.
6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinin ikinci fıkrası, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Bu hükme göre, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hakim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davacı, talebini tam ve kesin olarak belirleyebilecektir. Madde gerekçesinde de "karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri (keşif incelemesi veya bilirkişi raporu) sonucunda" belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davacı tarafın, elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olamaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması nedeniyle, alacağın miktarının belirlenmesi karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin değerlendirilmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Bir davada, bilirkişi incelemesine gidiliyor olması, o davanın belirsiz alacak davası olduğuna yeter gerekçe değildir; bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa dava, belirsiz alacak davası şeklinde açılamaz.
Somut olayda; davacı tarafından davalıya karşı 27.07.2009 tarihinde ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin...Esas sayılı dosyası ile intifa hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve 15.06.2009 - 27.07.2009 tarihleri arasındaki dönem için ecrimisil talep edildiği, mahkemece yargılama sırasında elatmaya son verildiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, ecrimisil yönünden hüküm kurulduğu, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 05.02.2015 tarihli, 2014/8359 Esas - 2015/1160 Karar sayılı ilamı ile ecrimisil hesabı yönünden hükmün bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde verilen hükmün Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek 08.12.2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
İş bu davaya dayanarak eldeki davada 27.07.2009-18.09.2010 tarihleri arasındaki dönem için ecrimisil talep edilmektedir.
Ecrimisil miktarı, ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada belirlenmiş olup, eldeki davada sonraki dönem için ecrimisil talep edildiğinden, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacının davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerini tam ve kesin olarak belirleyemediğinden söz edilemez. Bu nedenle, eldeki dava belirsiz alacak davası olarak nitelendirilemez; davacının 12.01.2017 tarihinde davanın değerini bilirkişi raporu doğrultusunda 70.983,46TL"ye çıkarması, ıslah talebi olarak değerlendirilmelidir. Davalı vekili süresinde 19.01.2017 tarihinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Mahkemece zamanaşımı def’i değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK’nın 371. maddesi uyarınca ...Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın ...Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 20.09.2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.