14. Hukuk Dairesi 2015/4864 E. , 2017/6240 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.09.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... Köyü ile davalı ... Köylerinin komşu köy olduğunu, kadimden beri davacı ... Köyünün kullanmakta olduğu ... Tepesindeki köy merasına davalı köy halkının elattıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... Köy Tüzel Kişiliği, ... Köyünün önceden ... Köyünün mezrası olduğunu, tahminen 25-30 yıl önce bu mezranın köyden ayrıldığını, ... köy olunca sınır tespiti yapıldığını, ... Tepesinin her iki köyün arasında olan bir mera olmadığını, ... Köyüne ait mera olduğunu, sınırdan bir kilometreye yakın uzakta kaldığını, sınırla bir alakasının olmadığını, davanın reddini savunmuştur Mahkemece, fen bilirki raporunda B harfi ile taralı alanın kadimden beri davacı köyün kullanımında olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü davalı köy muhtarı temyiz etmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olduğu arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır. Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin ... Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacı, Tepesinde bulunan kadim yararlanma haklarının bulunduğu meraya elatmanın önlenmesini istemiştir. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre dava konusu yerde kadastro çalışmalarının yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Yine dosya içinde taraf köylere ait arazi tahrir ve mera kayıtları bulunmaktadır. Mahallinde yapılan keşifte bu kayıtlar uygulanmamış ve dinlenen mahalli bilirkişilerin yöreyi bilmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkemece yöreyi bilen yaşlı bilirkişiler tesbit edilmeli, dava konusu yerin kadastro çalışmaları sırasında ne olarak tesbit edildiği araştırılmalı ve kayıtları getirilmeli ve uzman bilirkişiler eşliğinde uygulanmalı, fen bilirkişisine düzenlettirilecek raporda dava konusu yerin tespit gördüğü parseller belirtilmeli, mahalli bilirkişi ve taraf tanıkları dinlenerek dava konusu taşınmazın kullanım durumu araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Noksan inceleme ve araştırmayla taşınmazın kadastral konumu tespit edilmeden, infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA,istek halinde temyiz harcını yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,13.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verild i.