Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/427
Karar No: 2018/949
Karar Tarihi: 25.04.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/427 Esas 2018/949 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/427 E.  ,  2018/949 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Sakarya 3. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.11.2016 gün ve 2016/621 E., 2016/40 K. sayılı karar davacı tarafından istinaf yoluna başvurusun üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin 25.01.2017 gün ve 2016/197 E.,2017/59 K. sayılı kararında davanın reddine yönelik mahkeme kararının yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf isteminin reddine dair karar verilmiş ve davacı tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10.07.2017 gün ve 2017/1517 E., 2017/5902 K. sayılı kararı ile;
    "…Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    A) Davacı İstemi :
    Dava, eşinden 5434 sayılı Kanun kapsamında ölüm (dul) aylığı almakta olan davacıya, babasından dolayı 2926 sayılı Kanun kapsamında bağlanan ölüm aylığının iptaline dair Kurum işleminin iptali ile aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması talep etmiştir.
    B) Davalı Cevabı :
    Davalı Kurum vekili, 2926 sayılı Yasa"ya tabi sigortalıların hak sahipleri çocuklarına aylık bağlanmasına ilişkin yasal şartların oluşması gerektiğini, davacının eşinden 5510 sayılı Yasa"nın 4/1-c maddesine tabi olarak dul aylığı aldığının tespit edilmesi nedeniyle babasından dolayı aldığı yetim aylığının yasal şartlarının oluşmaması nedeniyle aylığın iptal edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    C) İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve kararı :
    Mahkemece gerekçesinde, bu tür ölüm sigortasından aylık tahsislerinde, ayrık durumlar dışında genel kural olarak hakkı doğuran olay tarihinde yürürlükte olan yasal mevzuatın uygulanması gerekmekte olup; buna göre, 2926 Sayılı Kanun gereğince sigortalı babanın yaşamını yitirdiği gün itibarıyla yürürlükteki 2926 sayılı Kanunun 27/1.-c maddesinde yer alan, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi bir işte çalışmayan veya buralardan aylık veya gelir almayan yaşları ne olursa olsun evli olmayan kız çocuklarına aylık verilir düzenlemesi gereği davacının eşi üzerinden ölüm aylığı almakta olduğu anlaşıldığından SGK tarafından buna yönelik yetim aylığı iptal edilmesi işleminin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun hükümleri kapsamında da aynı değerlendirme geçerli olmaktadır ve sonuç olarak eşi üzerinden ölüm aylığı almakta olan davacıya, hakkı doğuran olay tarihi itibarıyla yürürlükteki yasal mevzuat gereğince babası üzerinden 2926 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde ölüm aylığı tahsis edilemeyeceği gibi süreç içerisindeki yasal değişiklikler karşısında da çift aylığa hak kazanamayacağı gerekçesine dayandığı anlaşılmıştır.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    D) İstinaf başvurusu:
    Davacı vekili; davacının eşi ve babasından aylık almasını engelleyen yasal düzenlemenin bulunmadığını, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
    E) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi :
    Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusu; 2926 sayılı Yasa"nın davacının babasının ölüm tarihi olan 07.04.2003 tarihinde yürürlükte bulunan 27/1-c maddesinde, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi bir işte çalışmayan veya buralardan aylık veya gelir almayan yaşları ne olursa olsun evli olmayan kız çocuklarına aylık bağlanacağı düzenlenmiştir; davacının babasından önce ölen eşinden dolayı Emekli Sandığı Yasası kapsamında ölüm aylığı aldığı, buna göre hakkı doğuran olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 2926 sayılı Yasa"nın 27/1-c maddesine göre, davacıya babasından dolayı yetim aylığı bağlanamayacağı anlaşılmış, bu nedenle davanın reddine yönelik mahkeme kararının yerinde olduğu, gerekçesiyle esastan reddine karar vermiştir
    F) Temyiz:
    Davacı temyiz nedenleri:
    Davacı vekili, davacının eşinden dolayı emekli sandığından ve babasından dolayıda 2926 sayılı kanun kapsamında ölüm aylığı aldığını, aylık almasını engelleyen yasal düzenlemenin bulunmadığını, ilk derece mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir
    G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
    Dosya içindeki kayıt ve belgelerden; davacı eşinin emekli sandığına tabi yaşlılık aylığı almakta iken 17.08.1999 da öldüğü, davacıya eşinden ölüm (dul) aylığı bağlandığı, babasının 07.04.2003 tarihinde vefat ettiği, babasından dolayı 31.07.2003 de 2926 sayılı Tarım Bağ-Kur kanununa göre ölüm aylığı bağlandığı, Kurumun 08.03.2016 de 2013/26 sayılı genelge doğrultusunda gelir tespiti yaparak babasından dolayı aldığı ölüm (yetim) aylığını kestiği anlaşılmıştır.
    Uyuşmazlık, davacının eşinin ölümü nedeniyle 5434 sayılı Emekli Sandığı Yasası uyarınca aldığı ölüm aylığı yanında, 2926 sayılı Yasaya tabi olan anne veya babasının ölümü nedeniyle ayrıca ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağını oluşturan yasal mevzuata gelince;
    4956 sayılı Yasa, 08.08.2001 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş ve bu kez 1479 sayılı Yasanın 45/c maddesi "yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25"i," oranında aylık bağlanır şeklinde değiştirilmiştir.
    Aynı Yasa ile 1479 sayılı Yasanın 46/2 maddesine, "Ancak, evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olan ödenir." hükmü getirilmiştir.
    4956 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen Ek madde 3"e göre 2926 sayılı Yasa kapsamında olanlar bakımından 1479 sayılı Yasa hükümleri uygulanacaktır.
    Kurumun bu yasal değişiklikler sırasında kız çocukları bakımından uygulamasına gelince; davalı Kurum, 4956 sayılı Yasa ile 08.08.2003 tarihinde yapılan değişiklikten sonra, 45/2. madde hükmünde yer alan " bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine " aylık bağlanır" hükmünü dikkate alarak, 08.08. 2003 tarihinden sonra hak sahipleri yararına getirilen yasal düzenleme uyarınca bu tarihten önce ölen Bağ-Kur sigortalılarının kız çocuklarına da ölüm aylığı bağlamıştır. Kurum, farklı sigortalılık kanunlarına göre bağlanan aylıklar söz konusu olduğundan 1479 sayılı Yasanın 46/2 maddesini hiçbir zaman uygulamamıştır. Zira, 1479 Yasanın 46/2. maddesi aynı yasa kapsamında hem ana veya baba ile kocadan hak edilen aylıklardan fazla olanın bağlanacağını ifade etmektedir.
    Sosyal Güvenlik Kurumu 2011/58 sayılı genelgesinin 90. sayfasında yer alan örnek:3 te, "5434 sayılı Yasaya göre eşten ve 1479 sayılı Yasaya göre babadan 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesinden aynı anda ölüm aylığı alınabileceğini, Aynı genelgenin 99. sayfasında, "eşten 506, anneden 5434, ve babadan 1479 sayılı yasalar kapsamında her üç aylığın tam olarak bağlanabileceğini örnek göstermiştir.
    Davalı Kurum, yeni bir yasal düzenleme olmadığı halde 2013/ 26 sayılı Genelgesiyle farklı uygulamaya başlamış, 1479 sayılı Yasa ile ilgili olarak, 01.10.1972-03.10.2000 ve 08.08.2001-01.08.2003 dönemleri içerisinde ölen sigortalılar yönünden, sigortalının geçimini sağlayacak bir geliri bulunmama koşulu varsa aylık bağlanacağını kabul etmiştir. Genelge, 04.10.2000-07.08.2001 ve 08.08.2003-01.10.2008 döneminde ölen sigortalılar bakımından da, "1479 sayılı Kanun ve diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamında kendi çalışmalarından dolayı gelir ve aylık almayan" kız çocuklarına aylık bağlanacağını düzenlemiştir.
    Davalı Kurum, 04.10.2000-01.08.2001 ve 07.08.2003-01.10.2008 döneminde ölen Bağ-Kur sigortalılarının kız çocuklarına aylık bağlamış ve daha önce bağlanan aylıklara, ölen eşlerinden dolayı 5434 veya 506 sayılı Yasalardan bağlanan ölüm aylığının engel olmadığını kabul etmiştir. Kız çocuklarına dönemlerde ölen ana veya babalarından dolayı 1479 sayılı Yasa kapsamında bağlanan aylıklar için iptal işlemi yapılmamıştır.
    Davalı Kurum, diğer aylıklara dokunmazken, 01.10.1972-03.10.2000 ve 08.08.2001-01.08.2003 döneminde ölen sigortalıların hak sahibi kız çocuklarına sonraki lehe olan yasal düzenlemeler gereğince bağladığı ölüm aylıklarını, diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre eşlerinden bağlanan ölüm aylıklarını gelir testine tabi tutmuştur. Kurum, geçimini sağlayacak gelirleri bulunduğu gerekçesiyle bağlanan aylıkları iptal etmiş ve ödenen aylıklar nedeniyle borç tahakkuk ettirmiştir.
    Son olarak, SGK Emeklilik İşlemleri Genel Müdürlüğü 02.09.2017 gün ve 333-03003-E-5040387 tarihle "Genel Yazı" ile, 01.10.1972-03.10.2000 ve 08.08.2001- 01.08.2003 dönemlerinde ölenlerin kız çocuklarına gelir testi yapılmadan, kendi sigortalılıkları veya kendi sigortalılıkları nedeniyle bağlanan gelir ve aylık almamaları halinde ölüm aylıklarının bağlanmasına Yönetim Kurulunca karar verildiğini bildirmiştir.
    Gerçekten, davalı Kurum bu son işlemi ile kız çocuklarına bağladığı aylıkları, 1479 sayılı Yasaya aykırı olarak kestiğini veya bağlamadığını kabul etmiştir. Ancak SGK kestiği aylıkları yönetim Kurulu Kararı uyarınca 2017 Ekim ayından itibaren yeniden bağlamasına karşın, daha önce ödediği aylıkları borç kaydetmiş ve tahsil ettiği aylıkları da iade etmemiştir.
    Davanın reddine karar veren mahkemeler, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Kararlarına dayalı olarak 1479 sayılı Yasanın 4956 sayılı Yasa ile değişik 46/2 maddesine göre hem kocadan hem ana veya babadan aylığı hak kazanılması durumunda fazla ödeneceği gerekçesine dayanmaktadır. Bu değerlendirme, Sosyal güvenlik hukukunun genel yapısının gözden kaçırmaktadır. 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı ayrı ayrı tüzel kişiliğe sahip ayrı ayrı yasalara göre sosyal güvence sağlayan Kurumlardır. Her bir Yasa kendi sigortalıları açısından hüküm ifade eder. Açıkça atıf yapılmadıkça diğer yasa hükümleri dikkate alınamaz. Zira 45/3. maddedeki "1479 sayılı Kanun ve diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamında çalışmalarından dolayı gelir ve aylık almayan" kız çocuklarına aylık bağlanacağı ifadesi bu niteliktedir. Bu ifade dahi kız çocuklarının, diğer sosyal güvenlik kurumlarından kendi çalışmaları dışında (kocalarından- çocuklarından) aylık almalarını 1479 sayılı Yasaya tabi ana veya babadan ölüm aylığı bağlanmasına engel olarak kabul etmemektir. Özetle, 1479 sayılı Yasanın 46/2. maddesi hükmü sadece 1479 sayılı Yasaya göre hem kocadan hem ana veya babadan ölüm aylığına hak kazanılması halinde uygulanabilir. Öte yandan, 5510 sayılı Yasanın geçici 1. maddesine göre, ölüm aylıklarının bağlanmasında vs..yürürlükten kalkan 1479, 506, 2926, 2925 sayılı Yasa hükümleri uygulanacağından, 5510 sayılı Yasanın 54. maddesinin de somut uyuşmazlıkta uygulama yeri yoktur.
    Sigortalılık hakkı veya sigortalılıktan kaynaklanan yaşlılık aylığı hakkı veya ölüm aylığı hakkı, asla tamamen hak düşürücü süreye tabi olmadığı gibi zamanaşımına da uğramaz. 1479 sayılı Yasanın 43. maddesine göre ölüm aylıklarının beş yıl geçtikten sonra talep edilmesi halinde talep tarihinden itibaren ölüm aylığının bağlanması gerekmektedir. T.C. Anayasasının 10. maddesine göre "Herkes ...kanun önünde eşittir. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar" 1479 sayılı Yasanın 4956 sayılı Yasa ile değişik 45/c maddesinde yer alan, " yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25"i," oranında aylık bağlanır" hükmü yasanın yürürlük tarihinden ölen sigortalıların kız çocukları için de uygulanmalıdır. Çeşitli yasal değişiklikler nedeniyle hak sahipleri açısından ölüm tarihlerine göre dört ayrı dönemin ikisi yönünden aylık bağlanması diğer iki dönem yönünden aylık bağlanmaması gerektiği yönündeki yorum açıkça T.C. Anayasasında yer alan eşitlik kuralına aykırı olduğu gibi genel hukuk ilkelerine de aykırıdır.
    Kurumun, yukarıda sözü edilen genel yazı ile hak sahiplerine sonraki bir tarihte aylık bağlaması uyuşmazlığı sona erdirmemektedir.
    Öte yandan, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümlerini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin 2. bendine göre, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
    O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olup 17.08.1999 tarihinde vefat eden eşinden dolayı ölüm aylığı almakta iken 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olup 07.04.2003 tarihinde vefat eden babasından dolayı da aldığı ölüm aylığının kesilmesine dair Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin eşi Meksut Ertaş’ın 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olup 17.08.1999 tarihinde vefat ettiğini ve talebi üzerine 5434 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı bağlandığını, babası Halil İbrahim Doğan’ın 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 07.04.2003 tarihinde vefat ettiğini, babasından da ölüm aylığı alabilmek için Kuruma yapmış olduğu 31.07.2003 tarihli başvurunun kabul edildiğini, ancak Kurumun 11.05.2016 tarihli işlem ile babasından aldığı ölüm aylığını iptal ettiğini, oysa her iki ölüm aylığını da aynı anda alması gerektiğini iddia ederek babasından aldığı ölüm aylığının kesilmesine dair Kurum işleminin iptali ile söz konusu aylığa hak kazandığının tespitine ve ödenmeyen her bir aylığın yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı SGK vekili 2926 sayılı Kanunun 4956 sayılı Kanunla değişmeden önceki 27’nci maddesi gereği davacının vefat eden babasından dolayı ölüm aylığına hak kazanabilmesi için herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan aylık ve gelir almama şartına haiz olmaları gerektiğini, eşinden dolayı ölüm aylığı alan davacıya aynı zamanda babasından dolayı aylık bağlanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece sigortalı babanın vefat ettiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 2926 sayılı Kanunun 27’nci maddesindeki herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi bir işte çalışmayan veya buralardan aylık veya gelir almayan yaşları ne olursa olsun evli olmayan kız çocuklarına aylık verilir düzenlemesi gereği davacının eşi üzerinden ölüm aylığı aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin istinaf yoluna başvurusu üzerine;
    İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince davacının babasından önce ölen eşinden dolayı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında ölüm aylığı aldığı, buna göre hakkı doğuran olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 2926 sayılı Kanunun 27/1-c maddesine göre davacıya babasından dolayı ölüm aylığı bağlanamayacağı davanın reddine yönelik mahkeme kararının yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece önceki hükümdeki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 17.08.1999 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığının yanında ayrıca 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 07.04.2003 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo – ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.95).
    Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.
    Davacının talep ettiği ölüm aylığı yönünden uyuşmazlığın çözümü için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf isteminin esastan reddine kararına ve Yerel Mahkemenin direnme kararına konu olan 2926 sayılı Kanunun 27’nci maddesinin incelenmesi gerekmektedir. Söz konusu kanunda tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlara ve hak sahiplerine, malullük, yaşlılık ve ölüm hâllerinde yapılacak sosyal sigorta yardımları ile ilgili şartlara yer verilmiş olup ve 27’nci maddenin ilk hâli;
    “Ölüm Sigortası
    Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması
    Madde 27 — ölen sigortalının tahsis yapılmasına hak kazanan kimselerine aşağıdaki hükümlerde belirtilen oran ve şartlarda aylık bağlanır veya toptan ödeme yapılır.
    Ölen sigortalının 24 üncü madde gereğince tespit edilecek aylığının veya 26 nci madde gereğince yapılacak toptan ödeme tutarının;
    a) Dul karısına % 50"si; aylık alan çocuğu bulunmaması halinde ise % 75"i,
    b) Sigortalı kadının ölüm tarihinde çalışamayacak durumda malul veya 55 yaşını doldurmuş olup da geçiminin sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen kocasına % 50"si, aylık alan çocuğu bulunmaması halinde ise % 75"i,
    c) 18 yaşını veya ortaöğrenim yapması halinde 20, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan erkek çocukları ile herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi bir işte çalışmayan veya buralardan aylık veya gelir almayan yaşları ne olursa olsun evli olmayan kız çocukların her birine % 25"i”
    şeklinde düzenlenmiştir.
    Her ne kadar ilgili madde kapsamında değerlendirme yapıldığında davacının talep tarihinde 5434 sayılı Kanun kapsamında eşinden dolayı ölüm aylığı alması sebebiyle babasından dolayı ölüm aylığına hak kazanması mümkün gözükmese de, 2926 sayılı Kanunun 27’nci maddesi 04.10.2000 tarihli 619 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile değiştirilmiş ve bu değişiklik Anayasa Mahkemesinin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 2000/61-2000/34 kararı ile iptal edilmiştir. Söz konusu değişikliğin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra 24.07.2003 tarihli 4956 sayılı Kanunun 54’üncü maddesi ile 2926 sayılı Kanunun yaşlılık, ölüm sigortası (emekli – dul – yetim aylığı) yani tahsis ve sağlık sigortası uygulamalarıyla ilgili maddeleri yürürlükten kaldırılmış ve dolayısıyla Tarım Bağ-Kur sigortalıları da tahsis uygulamaları yönünden Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar gibi 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununa tabi hâle gelmişlerdir.
    Ölüm sigortasından aylık bağlama koşulları değerlendirilirken temel kural olarak hakkı doğuran ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması, bununla birlikte, Kanun koyucu tarafından daha sonra gerçekleştirilen lehe yasal değişikliklerden de hak sahiplerinin faydalandırılması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2012 gün ve 2012/21-21 Esas - 2012/223 Karar sayılı ilamında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
    Bu durumda 4956 sayılı Kanunun 54’ncü maddesi ile 1479 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 3 gereği ölüm aylığına hak kazanma tarihlerine ayrıca dikkat edilerek 2926 sayılı Kanun kapsamında değil, 1479 sayılı Kanun kapsamında değerlendirme yapmak gereklidir ve 1479 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı şartları incelendiğinde davacının vefat eden babasından dolayı ölüm aylığı almasında sakınca bulunmamaktadır.
    Davacının babasının 07.04.2003 tarihinde vefat ettiği göz önüne alındığında davacının ölüm aylığına hak kazandığı tarih, Anayasa Mahkemesinin 26.10.2000 tarihli iptal kararı ve 4956 sayılı Kanunun Resmi Gazetede yayımlandığı 02.08.2003 tarihleri arasında kalsa bile, sonradan yapılan yasal düzenleme ile ölüm aylığına hak kazanılır hâle getirilmiştir. Sonradan yapılan yasal düzenlemenin uygulanması söz konusu olacağından hem Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen hem Yerel Mahkeme kararında belirtilen 2926 sayılı Kanunun 27’nci maddesinin uygulanma olanağı somut olayda bulunmamaktadır.
    Hâl böyle olunca davacının 07.04.2003 tarihinde vefat eden babasından dolayı ölüm aylığı alıp alamayacağı konusunda 1479 sayılı Kanun kapsamında ayrıntılı inceleme yapmak gereklidir. 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45’inci maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2’nci fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamdaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiştir. Öte yandan 619 sayılı KHK ile 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46’ncı maddesinin ikinci fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiştir. Ancak söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu durumda söz konusu KHK’nın iptali nedeniyle eski kanun hükümlerinin aleyhe olan kısımlarının somut olayda uygulanması mümkün değildir.
    Davacının babasından dolayı ölüm aylığına hak kazandığı tarih aralığında Kanun koyucu tarafından aranan tek şart “sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamdaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olup, dosya kapsamından da davacının kendi çalışmasından dolayı gelirinin bulunmadığı açıktır.
    Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu ilave gerekçeler ve nedenlerle bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu ilave nedenler ile BOZULMASINA ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nın 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 25.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi