14. Hukuk Dairesi 2015/18622 E. , 2017/6179 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.07.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.05.20112 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, el atmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu 102 Ada 46 Pasel sayılı taşınmazın mera vasfında ve Maliye Hazinesi adına kayıtlı olduğunu, davalıların Hazine" den izin almadan veya herhangi bir müracaatta bulunmadan, taşınmaz üzerine baz istasyonu ve verici yerleştirmek suretiyle bahsi geçen gayrimenkule müdahalede bulunduklarını ileri sürerek, müdahalenin meni ve ka"l isteğinde bulunmuştur. Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, "davacının 2 haftalık kesin süreye rağmen gider avansını yatırmadığı" gerekçesiyle "6100 sayılı HMK"nın 114/1-g, 120/2 ve 115/2 inci maddeleri gereğince davanın usulden reddine" karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 114. maddesi dava şartlarını düzenlemiştir. HMK"nın 114/g maddesinde, gider avansının yatırılmış olmasını dava şartı olarak tanımlamış, 115/2 maddesinde dava şartının yokluğu halinde izlenecek yol gösterilmiş, 120. maddesi ile de gider avansına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca anılan yasanın 324. maddesi ile de delil ikamesi için avans düzenlemesine ve avansın yatırılmaması halinde o delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı öngörülmüştür.Belirtilen bu düzenlemelere karşılık her davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan hükümlere göre inceleneceği tartışmasızdır. Nitekim 6100 sayılı HMK"nın 448. maddesinde tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla yasanın derhal uygulanacağı hükme bağlanmıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2012 tarihli ve 2012/9–1170 esas, 2012/1172 karar sayılı kararına göre de; 1086 sayılı HUMK döneminde açılan derdest davalar yönünden 6100 sayılı HMK"nın 120/2 maddesi uyarınca eksik gider avansı istenemez. Öte yandan; 6100 sayılı HMK’nun 90.maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.Aynı yasanın 94.maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Kesin süreye uymamanın doğurduğu ağır sonuç gözetildiğinde mahkemece verilen sürenin kesin olduğundan söz edilebilmesi için; ara kararda yapılması istenen işlerin neler olduğunun ayrıntılı, olarak ve kuşku yaratmayacak biçimde belirtilmesi, kesin süre gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının ara kararda açıkça gösterilmesi ve ilgilinin bu konuda uyarılması gerekir.Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; dava 28.07.2011 tarihinde, 1086 sayılı Yasa döneminde açılmış ve 6100 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar eski yasa hükümleri uygulanarak yürütülmüştür. Bu durumda davanın açılması ile ilgili tüm işlemlerin tamamlandığı kabul edilmelidir. Öte yandan gerek 1086 sayılı HMUK"nın ilgili hükümleri gerekse 6100 sayılı HMK"nın 324. maddesi hükmü yargılamanın gerektirdiği masrafların ilgili tarafça yatırılması hususunda benzer hükümler getirmiş, yatırılmaması halinde uygulanacak yaptırımlar da gösterilmiştir.Bu durum karşısında, 6100 sayılı HMK"nın 324. maddesi uygulanmak suretiyle mevcut delillere göre sonuca gidilmesi gerekirken, olayda uygulama yeri bulunmayan 6100 sayılı Yasanın 115/2. maddesinden söz edilerek ve mahkemece verilen sürenin usulüne uygun olmadığından kesin süre de sayılamayacağı halde, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.