16. Ceza Dairesi 2018/416 E. , 2018/1816 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Görevi yaptırmamak için direnme, Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek
Hüküm : 1-5237 sayılı TCK"nın 314/3 maddesi delaleti ile 220/6. maddesi yollamasıyla TCK"nın 314/2, 220/6-2, 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi, TCK"nın 53/1, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet - İstinaf başvurusunun esastan reddine,
2-5237 sayılı TCK"nın 265/1-3-4 maddeleri, 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi, TCK"nın 53/1, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet - İstinaf başvurusunun esastan reddine
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
I-Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Hükmün 5271 sayılı CMK"nın 286. maddesi uyarınca ceza miktarı itibariyle temyizi kabil olduğu gözetilmekle,
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin,
tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
II-Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçundan kurulan hükme yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
PKK/KCK sözde yürütme konseyinin öz yönetimden başka seçenek kalmadığına yönelik çağrısı üzerine, terör örgütünün amaca ulaşmak için gerçekleştirdiği stratejik hamlelerden en önemlilerinden birisi olan, yoğun olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve Ülkemizin değişik yörelerinde hakimiyet alanları oluşturmak için güvenlik güçlerine ve kamu binalarına topluca saldırı girişiminde bulunmak kararı kapsamında, PKK/KCK terör örgütünün şehirlerdeki milisleri ve kırsal alandaki örgüt mensuplarının silahları ile şehir merkezlerine gizlice girerek halkın arasına karıştıkları, zaman zaman bir kısım belediyelerin araç ve gereçlerini de kullanmak suretiyle insanların yoğun olarak yaşadıkları sokaklara, mahallelere hendekler kazarak el yapımı bomba ve düzenekleri yerleştirdikleri, umumun kullandığı karayollarına mayın döşeyerek patlamaya hazır hale getirdikleri, tonlarca patlayıcı yüklü kamyonlar, iş makineleri ve diğer araçlarla canlı bomba saldırıları hedefledikleri, güvenlik güçlerinin kamu düzenini ve bu yörede yaşayan vatandaşların güvenliğini sağlamak için operasyon yapma zorunluluğu sonucunda, örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalar sırasında daha önce yerleştirilen patlayıcıların infilak ettirilmesi ve bireysel ya da araçlarla gerçekleştirilen canlı bomba saldırılarıyla çok sayıda sivil vatandaş, kamu görevlisi ve güvenlik güçlerinin ölüm ve yaralanmasına sebebiyet verdikleri, bu süreçte yöre halkının oturduğu evleri terk etmelerini cebren engelleyerek canlı kalkan yaptıkları, yerleşim alanlarının teröristlerden ve patlayıcılardan temizlenmesi için sürdürülen operasyonların haftalarca sürdüğü, çok sayıda özel konut ve işyeri, okul, hastane gibi kamu konutları ve şehrin alt yapı tesislerinin ağır hasar görerek kullanılamaz duruma geldiği, bölge halkının büyük bir çoğunluğunun terör örgütünün yasalara ve devlet otoritesine itaatsizlik çağrısına itibar etmemesiyle, silahlı çatışmaya giren birçok örgüt mensubunun etkisiz hale getirilerek, yerleşim alanlarının, örgütün işgalinden ve patlayıcılardan temizlenerek, kamu düzeninin sağlandığı bilinen bir gerçektir.
Somut olayda; başka dosya sanığı olduğu anlaşılan ..."ın teşhisi içeren ifade ve anlatımlarında sanığın, "YPS içerisinde silahlı olarak faaliyet yürüttüğünü hendek ve barikatların yapımında aktif olarak çalıtığını bombaların tuzaklanması çalışmalarında yer aldığını hangi mahallede örgüt adına görev yaptığını bilmediğini" bildirilmiş olmasına göre ve sanığın savunmasında olay tarihinde Mersin"de bulunduğunu ifade etmesine rağmen sanığın babası olan ..."ın "oğlum beni Mersin"e bırakıp kendisi Mardin"e döndü" şeklindeki beyanı da gözetilerek; sanığın meydana gelen vahim eylemlerde fail ya da şerik olduğunun tespiti bakımından, Nusaybin ilçesinde mayın ve patlayıcı madde döşenmesi, silahlı çatışmaların vuku bulup bulmadığı, hususları ilgili birimlerden sorulup varsa belgeleri dosyaya getirildikten sonra, gerçekleştiğinin tespiti halinde döşenen patlayıcıların, kazılan hendeklerin ve kurulan barikatların yer, konumu ve sanığın eylemdeki durumu belirlenerek, sanığın patlayıcı ve mayın döşenmesi, zırhlı güvenlik güçlerine ateş edilmesi, çatışmaya girilmesi, kurulan barikatlar başında güvenlik güçleri ve diğer insanların geçişini engelleyecek şekilde silahlı nöbet tutması eylemlerinin varlığı halinde eylemlerinin vehamet arzedeceği gözetilerek; asgari seviyede birer kez olmak suretiyle gerçekleşen vahim nitelikteki öldürmeye teşebbüs ve hürriyeti tahdit eylemlerinden ve bu eylemlere bağlı olarak devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan dava açılması halinde her iki dosya birleştirilerek iştirak hususu da gözetilip tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu ile devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu arasında geçitli/müterakki suç ilişkisinin varlığı ve öldürmeye teşebbüs ile hürriyeti tehdit suçlarından kazanılmış hak müessesesinin uygulama yeri bulamayacağı da nazara alınarak sanığın hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan tayin olunacak ceza yönünden CMK"nın 283 ve 307/4. maddesi uyarınca sanığın ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 08.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.