Esas No: 2017/11734
Karar No: 2018/7875
Karar Tarihi: 27.03.2018
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/11734 Esas 2018/7875 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 01.08.2001-30.09.2013 tarihleri arasında davalıya ait LİG TV isimli TV kanalında, 5593 sayılı Basın İş Kanunu’na tabi spor muhabiri olarak görev yaptığını, bununla birlikte SGK bildiriminin hiç yapılmadığını, ancak davacının yayın hakkı LİG TV’ye ait olan maçları takip etmek üzere yetkilendirildiğini, bu kapsamda maç öncesi ve sonrası yapılması gereken röportajlar, maçların izlenmesi, hazırlıkların takibi gibi birçok görevinin bulunduğunu, iş sözleşmesinin işverence haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacı ile şirket arasında hiçbir zaman iş sözleşmesine dayalı bir çalışmanın bulunmadığını,... Televizyon Yayıncılık A.Ş.’ nin Show Tv logolu kanalın yayıncı şirketi olduğunu ve davalı şirket ile ilgisinin bulunmadığını, her iki şirket yönetiminin ayrı olması sebebiyle... şirketine yönelik taleplerin reddi gerektiğini, davacının İş Kanunu’na tabi bağımlı çalışmasının söz konusu olmadığını, aksine yaptığı haberler için kendisine haber yapım ücreti ödendiğini, davacının aynı zamanda başka işverenlere ait işyerinde program sunduğunu, köşe yazarlığı yaptığını, bunun yanında kendisine ait bir şirketinin bulunduğunu, davacının yaptığı işin Basın İş Kanunu kapsamındaki işlerden sayılmayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, davacının davalıya ait işyerinde iş sözleşmesi ile çalışıp çalışmadığı noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. İş sözleşmesinin belirleyici öğeleri, ücret, iş görme ve bağımlılıktır.
İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, taraflar arasında (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) ekonomik bağımlılık mevcut ise de, iş sözleşmesini belirleyen en önemli ölçüt, hukukî-kişisel bağımlılıktır.
Gerçek anlamda hukukî bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, işçinin bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil etmez. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması ve işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, karar verme özgürlüğüne sahip bulunup bulunmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir.
Somut uyuşmazlıkta davacı 01.08.2001-30.09.2013 tarihleri arasında önce Show Tv bünyesinde, sonra LİG TV de spor muhabirliği yaptığını, Show Tv döneminde Aks Anonim şirketinin, davalı şirkete devri sebebiyle LİG TV de çalışmaya devam ettiğini, davalıya ait televizyon kanalı için Türkiye Futbol Federasyonu maçlarını birebir takip ettiğini, bunun için İzmir dışına da çıktığını, çevre illerdeki maçları takip ettiğini, görevinin sadece maç takibi olmayıp, maç öncesi ve maç sonrası röportajlar gibi başka konularda da haber yaptığını, davalı şirket ile aralarında İş Kanunu anlamında iş sözleşmesi bulunmasına ve Basın İş Kanunu kapsamında muhabirlik işini ifa etmesine rağmen, davalı şirketin hiçbir zaman sigorta primlerini yatırmadığını, primlerini kendisi yatırmak zorunda kaldığını, son olarak kendisinin ortağı olduğu şirket adına muhabirlik hizmeti alındığına dair fatura kesmeye zorlandığını, bu faturaları kesmediği takdirde ücretini alamayacağının ifade edildiğini iddia ederek, iş sözleşmesinden doğan tüm alacaklarını talep etmiştir. Davalı taraf ise, davacının İş Kanunu’nun 8. maddesi bağlamında işverenin emir ve talimatı altında hizmet görmesinin söz konusu olmadığını, davacının telif karşılığı çalıştığını İzmir’de yayın hakkına sahip olunan maçlar sebebiyle davacıya iş verilmesinin söz konusu olmadığını, davacının ara sıra yaptığı haberlere ilişkin hizmet bedelinin, kendisi tarafından kurulan Medyaspor Prodüksiyon limited şirketi tarafından kesilen faturalar ile ödendiğini, davacının aynı zamanda Yenigün Gazetesinde köşe yazarlığı, Yeni Asır Televizyonunda ise programcılık yaptığını, bu durumda davalı şirket bünyesinde çalıştığı kabul edilse dahi, diğer işlerin kimin izni ile yapıldığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini, sonuç olarak davacı ile davalı şirket arasında iş sözleşmesi bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece, davacının dava dışı Yenigün Gazetesi için 01.09.2006-17.04.2012 tarihleri arasında haftada bir veya ayda bir düzenli olmayan periyotlarla LİG TV muhabiri olarak maçlara dair yazılar yazdığı, 20.10.2007-10.05.2008 tarihleri arasında yine dava dışı Yeni Asır Televizyonunda Smaç adlı programa konuk yorumcu olarak katıldığı, 30.06.2006 tarihinde kurulan Medyaspor Prodüksiyon Ltd. Şti isimli şirketin ortağı olduğu, bu şirket tarafından davalıya hizmet bedeline ilişkin birtakım faturalar kesildiği, dosyada mevcut bu delillere göre davacının kesintisiz olarak çalıştığını ileri sürdüğü dava konusu dönemde başka işyerlerinde sigortalı çalışma kaydının bulunduğu, bu durumun tüm çalışmasını fazla çalışma da yapacak şekilde davalı şirkete hasrettiği yönündeki iddiasını çürüttüğü, ayrıca davacının gerek program sunuculuğu ve köşe yazarlığı yapması gerekse şirket ortağı olması dikkate alındığında, iş sözleşmesinin bağımlılık unsurunun bulunmadığı, davacının hangi işi yapacağına bireysel olarak karar verdiği, davacı LİG TV muhabirliği yapmakta ise de, iş başına ücretlendirmenin söz konusu olduğu ve buna ilişkin bedelin fatura ile ödendiği, böylece iş sözleşmesinin ücret unsurunun da bulunmadığı, dosyaya davacının 5393 sayılı Basın İş Kanunu kapsamında (m.4) çalıştığını doğrulayacak yazılı bir sözleşme sunulmadığı gibi, hizmet döküm cetvelinin aksini kanıtlayacak şekilde çalışma olgusunu ispata yönelik hizmet tespit davası da açılmadığı ifade edilerek, davacının davalı şirket işçisi olarak, Basın İş Kanunu kapsamında iş sözleşmesi ile çalıştığının tespit edilemediği sonucuna varılmış ve davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyada mevcut hizmet döküm cetveline göre, davacının davalı şirkete ait işyerinde sigortalı çalışması bulunmamaktadır. Dava konusu dönem içerisinde başka bazı işyerlerinde dönemsel çalışmaları görülmektedir. Davacının LİG TV muhabiri olarak basın kartı bulunduğu, dönem dönem çeşitli TV programlarında yorumculuk, sunuculuk yaptığı ve LİG TV muhabiri olarak köşe yazarlığı yaptığı da dosya kapsamı ile sabittir. Diğer taraftan,Türkiye Futbol Federasyonu tarafından davacının LİG TV muhabiri olarak akredite edildiği maçların listesi sunulmuş olup, davacının bu maçları takip ettiği konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Davacının davalı adına iş gördüğü sabit ise de, bu iş görmenin bir iş sözleşmesine dayanıp dayanmadığı konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Mahkemece, davacının başka işyerlerinde çalışmasının bulunması, davalı ile aralarında iş sözleşmesi bulunmadığının işareti olarak değerlendirilmiş ise de; mevzuatımızda, davacının aynı anda birden fazla işverene iş sözleşmesi ile bağlı olarak çalışmasını yasaklayan bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacının uzun süreli çalışma iddiası ile ilgili olarak hizmet tespiti davası açmamış olması da, taraflar arasındaki sözleşmesinin iş sözleşmesi olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından sonuca etkili değildir. Kaldı ki, çalışma olgusu her türlü delil ile ispatlanabilir. Ancak burada sorun, çalışmanın bulunup bulunmadığı değil, iş sözleşmesine tabi bir çalışmanın bulunup bulunmadığıdır. Davacının davalı için iş görme edimi sunduğu, davalının bu edimi kabul ettiği açık olup; ele alınması gereken konu, taraflar arasındaki bu bağın nasıl (hangi sözleşme türü ile) ve hangi zamanda (sözleşmenin süresi ile) şekillendirileceğidir. Dosya kapsamına göre, davacının davalı adına maç takibi ve bu maçlara ilişkin olarak muhabirlik hizmeti ile ilgili olarak yetkilendirildiği ve davacının tarihi ve yeri önceden belli olan bu maçları düzenli şekilde takip ederek, kendisine verilen işi yerine getirdiği, belli bir zaman dilimi içinde bu işin sonucunu davalı şirkete ulaştırdığı, şirketçe davacının sunduğu hizmet doğrultusunda yayın işleminin gerçekleştirildiği sabittir. Davalı tarafça, işin ifasında kullanılan malzemelerin davacıya ait olduğu iddia edilmediği gibi, davacının işin ifası yönünden, iş seçimi veya maç seçimi yapmak gibi sınırsız bireysel karar verme özgürlüğüne sahip olduğu da söylenemez. Dosya içinde bulunan 2009 yılı sonrasına ait banka kayıtları incelendiğinde, davacıya 2009-2010-2011-2012 yıllarında neredeyse her ay düzenli olarak ödeme yapıldığı tespit edilmektedir. Her ne kadar davalı taraf, muavin kayıtlarını sunarak bu ödemelerin telif ödemesi olduğunu ileri sürmüş ise de, hakim, tarafların nitelemesi ile bağlı değildir. Bu bakımdan somut olay yönünden, gerek bağımlılık unsurunun gerekse ücret unsurunun gerçekleştiği görülmekte olup, davacının iş sözleşmesi ile çalıştığının kabulü gerekirken, davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Çözümü gereken bir diğer uyuşmazlık, davacı işçinin 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamında gazeteci olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Basın çalışanlarıyla ilgili 5953 sayılı Yasanın 1 inci maddesinde, “Bu Kanun hükümleri Türkiye"de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki işçi tarifi şümulü haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanır. Bu Kanunun şümulüne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir” şeklinde kurala yer verilerek Kanunun kapsamı ve gazeteci tanımı ortaya konulmuştur. Buna göre Kanunun kapsamında kalan işyerleri Türkiye’de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajansları olarak sıralanabilir. Bahsi geçen dört tür işyerinde fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlar, Kanunda gazeteci olarak adlandırılmıştır.
Fikir ve sanat işinde çalışma ölçütü, gazetecilik mesleğinin yerine getirilmesine dair ve doğrudan doğruya söz konusu alanlarda çalışmayı ifade eder. Buna göre, yazar, muhabir, redaktör, düzeltmen, çevirmen, fotoğrafçı, kameraman, ressam, karikatürist gibi çalışanlar gazetecilik mesleği ile doğrudan doğruya ilgili olup, gazeteci olarak değerlendirilmelidir.
Ayrıca 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 38 inci maddesinde, özel radyo ve televizyonların haberle ilgili birimlerinde çalışanların da 5953 sayılı Kanunun kapsamında olduğunu açıklanmıştır. Özel radyo ve televizyonların haberle ilgili birimlerinde çalışanlar yönünden fikir ve sanat işi yapma koşulu söz konusu değildir. Ancak haberle ilgili birimde çalışma kavramı, haberin oluşumuna doğrudan katkı sağlama olarak değerlendirilmelidir. Buna göre haber müdürü, muhabir, foto muhabiri, spiker, haber kameramanı gibi çalışanlar gazeteci olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte, uplink görevlisi, şoför, diğer teknik ve idari personelin, haberin oluşumuna doğrudan katkıları olmadığından gazeteci kavramına dahil değildirler.
Dosya kapsamına göre, davacının davalı şirket adına LİG TV spor muhabiri olarak basın kartı sahibi olduğu, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından dosyaya gönderilen ekli listeki maçları takip yönünden akredite edildiği sabittir. Bu bakımdan davacı işçinin, 5393 sayılı Basın İş Kanunu kapsamında gazeteci olduğu kabul edilerek, bu Kanun çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekir.
Diğer taraftan, davacının işyerindeki hizmet süresinin, çalışma şeklinin ve buna bağlı olarak ücretin tespiti konusu bir diğer uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davacı, 01.08.2001-30.09.2013 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde kesintisiz olarak, aylık net 1.500 TL ücretle ve tam süreli olarak çalıştığını ileri sürmüş olup, mahkemece bu yönlerden herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Çalışma olgusu her türlü delil ile ispatlanabilir. Çalışma olgusunun ispat yükü davacıya aittir. Davacı tarafından bildirilen delillere göre öncelikle, davacının işyerindeki hizmet süresi belirlenmeli; daha sonra davacı tarafından yapılan işin LİG maçlarının takibinden ibaret olup olmadığı, işin kapsamı ve niteliği, maç tarihleri, LİG dönemi gibi hususlar göz önüne alınarak, davacının işyerinde yaptığı çalışmanın şekli (kısmi süreli veya tam süreli vb.) ve ayrıca aylık ücret miktarı açıklığa kavuşturulmalıdır. Bunun için davacının çalıştığını iddia ettiği süre boyunca takip ettiği maçlara ilişkin Türkiye Futbol Federasyonu kayıtları, davalı şirket yayınları ve kayıtları ile özellikle davacıya yapılan ödemelerle ilgili banka kayıtları incelenmek suretiyle, davacının çalışma süresi, çalışma şekli ve ücreti belirlenmeli, daha sonra toplanan tüm deliller bir arada değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre davacının talepleri hakkında bir karar verilmelidir. Mahkemece hatalı hukuki değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir,.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.