17. Ceza Dairesi 2016/19031 E. , 2018/8153 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Hırsızlık suçunun işlendiği yerin, “Bina ve müştemilatı olduğu” anlaşılmakla, buradan hırsızlık suçunu gerçekleştiren suça sürüklenen çocukların eylemlerinin TCK"nın 116/1. ve 119/1-c. maddelerinde düzenlenen suçu da oluşturabileceği anlaşılmakla, suça sürüklenen çocuklar hakkında zamanaşımı süresi içerisinde, birden fazla kişi ile birlikte konut dokunulmazlığının ihlali suçundan, işlem yapılması olanaklı görülmüştür.
Suça sürüklenen çocukların suç tarihinde henüz 18 yaşını ikmal etmediği ve suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olması nedeniyle TCK"nın 50/3. maddesi gereğince hakkında hükmedilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların aynı Kanun"un 50/1. maddesi gereğince adli para cezası ya da diğer tedbirlerden birine çevrilmesi zorunlu olduğunun gözetilmesi karşısında, tebliğname de bu yönde bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-TCK"nın 35. maddesinin birinci fıkrasında; "kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur" şeklinde tanımlanan suça teşebbüsün varlığından söz edilebilmesi için;
1- Fail ya da faillerde kasıtlı bir suç işleme kararı olmalı,
2- Elverişli hareketlerle suçun doğrudan doğruya icrasına başlanmalı,
3- Failin elinde bulunmayan nedenlerle suç tamamlanamamalı veya amaçlanan sonuç gerçekleşmemelidir.
Suça teşebbüste fail, eylemini tamamlamak amacıyla hareket etmesine karşın, elinde olmayan nedenlerden dolayı fiilini gerçekleştirememekte, bu durumda kişiye tamamlanmış suça oranla daha az ceza verilmektedir.
Somut olayda, şüpheli şahısların bir poşetle kaçtıklarının kolluğa anonsu üzerine kolluk görevlileri belirtilen adrese intikal ettiğinde, eşgale benzeyen iki şahıs görerek yakaladıkları ve bu şahısların suça sürüklenen çocuklar oldukları; yakalanınca beyanlarında, ekipleri görünce kaçtıklarını kaçarken ayakkabı poşetini yolda attıklarını söyleyerek, ayakkabıları attıkları yeri kolluğa gösterdiklerinin anlaşılması karşısında; suça sürüklenen çocukların eylemlerinin tamamlandığı gözetilmeden kalkışma aşamasında kaldığının kabulü ile yazılı biçimde hüküm kurulması,
2-Şikayetçilerin hırsızlık suçu nedeniyle henüz müracaatı bulunmadan, şüphe üzerine yakalanan suça sürüklenen çocukların kolluğa hırsızlık eylemini yaptıklarını söyleyerek çaldıkları ayakkabıları attıkları yeri kolluğa göstermek suretiyle müştekilere iadesinin sağlandığının anlaşılması karşısında; suça sürüklenen çocuklar hakkında 5237 sayılı Yasa"nın 168/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
3-5237 sayılı TCK"nın 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, cezanın temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup, hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK"nın 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 15.12.2009 gün ve 6/242-291 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, "...daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma" görüşünün, TCK"nın 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK"nın 145. maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK"nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında “suçun işleniş şekli ve özellikleri” de dikkate alınmalıdır. TCK"nın 145. maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup, hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.
Somut olayda ise;
Suça sürüklenen çocukların, olay tarihinde mağdurlara ait olan ayakkabıları çaldıklarının anlaşılması karşısında, ayakkabıların değer tespiti yapılarak, suça sürüklenen çocuklar hakkında suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin az olması halinde TCK"nın 145. maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
4-Suça sürüklenen çocuklar açısından, hırsızlık suçundan verilen hapis cezaları hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken, 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde sayılan nesnel ve özel koşulların değerlendirilip buna ilişkin gerekçelerin gösterilmesi gerektiği, suça sürüklenen çocukların adli sicil kaydında daha önceden kasıtlı suçtan mahkumiyetlerinin bulunmadığı, dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilmek için aranan 5271 sayılı CMK"nın 231/6-a maddesinde gösterilen "Kasıtlı suçtan mahkum olmama" nesnel koşulunun bulunduğu, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın kolluk tarafından bulunarak müştekilere teslim edilmesi de gözetilerek, suça sürüklenen çocuklar hakkında 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde belirtilen, "sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması" öznel koşulunun tartışılması gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile hüküm kurulması,
5-İddianamenin kabulü kararı da dahil olmak üzere, duruşmaya hazırlık tutanağı, duruşma tutanakları ile gerekçeli karar başlığında yargılamaya Çocuk Mahkemesi sıfatıyla bakıldığının belirtilmemiş olması,
6-T.C. Anayasası"nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK"nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasa"nın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafii ücretinin suça sürüklenen çocuklardan alınmasına hükmedilemeyeceğinin düşünülmemesi,
7-Yargılama gideri olarak hesaplanan 797.35 TL"nin, suça sürüklenen çocuklardan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesi gerekirken kanun metninde yazılı olmamasına rağmen 5271 sayılı CMK"nın 326/2. maddesine aykırı olarak suça sürüklenen çocuklardan eşit olarak tahsiline karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar ... ve ... müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK"nun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkının gözetilmesine, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 30.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.