Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.12.2009 gün ve 2009/322 E.- 359 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 27.12.2010 gün ve 2009/16862-13204 sayılı ilamı ile;
(1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 506 sayılı Yasa"ya göre yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının 01/01/2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa hükümlerine göre yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerinin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanunun 8.maddesi hükmüne göre; birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanır. Bu bağlamda 2829 sayılı yasa kapsamında birleştirilecek süreler; anılan Kanunun 2. maddesi hükmünde sıralanan kurumlarda (T.C.Emekli Sandığı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20. maddesine göre kurulan emekli sandıklarında) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre kurumlarına emeklilik keseneği veya malullük yaşlılık ölüm sigortaları primi ödenerek geçirilen sürelerdir.
Öte yandan Sosyal Güvenlik Sistemimizde kendilerine Sosyal Güvence sağlanan kişiler; müşterek özelliklerine göre birbirinden farklı statüde kabul edilerek ayrı ayrı Sosyal Güvenlik Yasalarına tabi tutulmuşlardır. Bu yönde; kamu kesiminde daimi kadrolarda çalışanlar T.C. Emekli Sandığı Yasasına, hizmet akdi ile çalışanlar 506 sayılı Kanuna, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar ise 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasına tabi tutularak Sosyal Güvenliğe kavuşturulmuşlardır. Tarım Sektöründe çalışanlardan; kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlar 2926 sayılı Yasa çerçevesinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı; tarımda süreksiz hizmet akdi ile çalışanlar ise, 2925 sayılı Yasa kapsamında Tarım Sigortalısı sayılmışlardır.
2829 sayılı Kanunun 4. maddesinde kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet sürelerinin aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu kanuna göre aylık bağlanılmasına hak kazanıldığında birleştirileceği bildirilmiş olup sigortalı veya hak sahibinin birleştirilecek hizmet sürelerinde seçim hakkı bulunmamaktadır. 2829 sayılı Kanunun gerek 4. maddesi gerekse 8. maddelerinde düzenleme buna imkan vermemektedir.
Ne var ki, davacı isterse birleştirme yasası uygulanmadan tek bir sosyal güvenlik kurumundaki hizmeti ile yaşlılık aylığı almaya hak kazanıyorsa bu takdirde 2829 sayılı Yasa uygulanmadan, davacıya o Kurumdan aylık bağlanabilir.
Somut olayda; davacıya 2829 sayılı Yasa hükümleri uygulandığına göre, davacının 506 sayılı Yasa"ya tabi 4696 gün, 5434 sayılı Yasa"ya tabi 450 gün ve 1479 sayılı Yasa"ya tabi 3298 gün hizmeti bulunmaktadır. 2829 sayılı Yasa"ya göre hizmet birleştirilmesi yapılırken davacının tüm sigortalılık hizmetleri birleştirilerek Yasa"nın 8.maddesine göre yaşlılık aylığı alacağı sosyal güvenlik kuruluşunun belirlenmesi gerekirken Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın davacının yalnızca 506 ve 5434 sayılı Yasa"lara tabi hizmetleri birleştirerek 5146 gün prim ödemesi bulunduğu gerekçesi ile 506 sayılı Yasa"nın 81/B-b bendine göre 01/01/2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiş olması usul ve Kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet birleştirilmesi yolu ile Sosyal Sigortalar aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Davanın kabulüne dair verilen karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık, 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanunun uygulanmasında; bazı sosyal güvenlik kurumlarında geçen hizmet süreleri toplamının aylık bağlanmasına yeterli olması halinde diğer kurumlarda geçen hizmetlerin de birleştirilmesinin zorunlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerinin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanunun 8.maddesinde:
“Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.
Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re’sen emekli olma (Ek ibare: 27/1/2000 – 4505/1 md.) süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca,kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Bir Kanun hükmünün, Kanuna konuluş amacına aykırı sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hukuk ilkelerine ve Kanunun hem sözü ve hem de özü ile uygulanmasını öngören T.M.K.nun 1. maddesine uygun olmaz ( 22.2.1997 gün ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Gerçekte de; somut olayda izlenildiği gibi Sosyal Güvenlik Kurumları arasında norm ve standart birliği bulunmamaktadır. Her ne kadar son dönemde Sosyal Güvenlik Kurumları arasındaki farklılıklar giderilmeye çalışılmış ise de, yalnızca aylıkların seviyesi bakımından değil, koruma kapsamına alınan tehlikeler ve hak kazanma şartları bakımından da farklılıklar olduğu belirgindir.
Önemli olan, hangi kurum olursa olsun, aynı külfete katlanan insanların aynı haklara sahip olmasının sağlanması olup, bu husus geçerli bir çözüm yoludur. Esasen; Sosyal Güvenlik Kurumları"nın görevi Sosyal Sigorta Kanunları çerçevesinde kapsama aldıkları kişileri koruma garantisini sağlamaktır. Sigorta hukukunda amaç, yüksek standartta sosyal güvenlik sağlayan bir sistemin oluşturulmasıdır. Yine, Sosyal Sigortalar külfet-nimet dengesi üzerine kurulan kurumlardır.
O nedenle, külfetin (çalışıp primleri ödemek) karşılığının alınmaması Sosyal Güvenlik Sisteminin amacıyla bağdaşmaz ve böyle bir uygulamada kabul edilemez. Buna, aksi bir yorum, sisteme duyulan güveni ortadan kaldırır.
En önemlisi, yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlerin bir anlamda cezalandırılması olur ki, bu sosyal adalet duygusunu aşındırır.
Öte yandan, Kanunun, bozma kararında işaret olunan şekilde yorumu halinde; çalışıp inanıp güvenerek, primlerini ödeyen sigortalı katlandığı külfetin karşılığını alamayacaktır. Farklı bir anlatımla, en fazla ödediği halde, en az alacaktır. Bu durum külfet-nimet dengesini bozacağından, üstün görülemez. Dahası, kanunun aradığı koşulları yerine getiren özellikle istenilen hizmet sürelerini çalışıp dolduran ve primlerini düzenli bir şekilde ödeyen sigortalının ona uygun hakkını alması zorunludur.
Esasen; 2829 sayılı Kanunun amacı hiçbir kurumdaki hizmeti aylık bağlanmasına yeterli olmayan sigortalı ve hak sahiplerine aylık bağlanmasını sağlamak ve değişik kurumlardaki hizmetler birleştirilerek ziyan olmasını önlemektir. Kanun ile, Sosyal Güvenlik sağlayarak kişileri yaşadıkları toplum içinde insan onuruna yaraşır şekilde onu başkalarına muhtaç etmeyecek asgari bir hayat standardı sağlanmak istenmiştir. Aksinin düşünülmesi Anayasanın "sosyal güvenliğin bir insan hakkı olduğuna" ilişkin ilkesine de aykırılık oluşturur. Nitekim, aynı ilkeden hareket edilerek kişilere askerlik hizmetinden veya yurtdışı hizmetlerinden, yaşlılık aylığı bağlanmasına yetecek kadar süreyi borçlanarak değerlendirme olanağı tanınmış, tüm süreyi borçlanma zorunluluğu getirilmemiştir.
Somut olayda; 01.04.1960 doğumlu olan davacının 01.04.1980-01.04.2000 tarihleri arasında 4696 gün 506 sayılı SSKanununa tabi; yine SSK’lı bu çalışması ile çakışmayacak şekilde 01.08.1984-30.07.1985 tarihleri arasında 1 yıl 3 aylık Emekli Sandığına tabi; 02.04.2000-31.05.2009 tarihleri arasında 9 yıl 1 ay 28 gün Bağ-Kur’a tabi hizmet süresi bulunmaktadır. Davacı 28.12.2007 tarihinde belirtilen kurumlardaki hizmetini bildirerek yaşlılık aylığı bağlanmasını talep etmiştir.
SSK Konya Sigorta İI Müdürlüğünün, Bağ-Kur Konya İI Müdürlüğüne yazdığı 31.01.2008 gün 17827 sayılı yazıyla, “sigortalının son tabi olduğu fiili hizmet süresi Bağ-Kur olduğundan 2829 sayılı Kanuna göre davacının tahsis talebinin değerlendirilmesi” için Bağ-Kur"a ilettiği görülmektedir.
Tahsis talep tarihi itibariyle davacının SSK kurumuna tabi 4696 gün ve Emekli Sandığındaki 450 günlük hizmeti ile birlikte toplam hizmetinin 5146 gün ve davacının sigortalılık süresinin 22 yıl 1 ay 22 gün olduğu, davacının 5000 günü aşkın hizmetinin bulunduğu ve 45 yaşını geçtiği belirgindir.
Bu tespit dikkate alındığında SSK ve Emekli Sandığına ait hizmet sürelerinin toplamı yaşlılık aylığının tahsisi için yeterlidir. Davacının aylık talebinde Bağ-Kur kurumundaki hizmetinin birleştirilmesini yönelik herhangi bir talebi de bulunmamaktadır.
Sonuçta; Kanundaki söz ve deyimlerin lafza sıkı sıkıya bağlanarak, 2829 sayılı Kanundan yararlanabilmek için kişiyi tüm sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmet sürelerini birleştirmeye zorlamanın Sosyal Güvenlik sistemi ve Kanunun amacı ile bağdaşmadığı gerçeği karşısında, yerel mahkemenin “Bağ-Kur hizmetini birleştirmek istemeyen davacıya, iki kurumdaki hizmetleri toplamı ile yaşlılık aylığına hak kazanması nedeniyle son yedi yılda en fazla hizmetin geçtiği Sosyal Sigortalar Kurumu"nca aylık bağlanması gerektiği" gerekçesine dayalı direnme kararının Kanunun amacına ve sosyal güvenlik sistemine tamamen uygun olduğu kabul edilmiştir.
Ne var ki; bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.
Bu nedenle; direnme uygun olup, davalının diğer temyiz itirazları incelenmek ve yaşlılık aylığı şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda inceleme yapılmak üzere dosyanın 21. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup; davalı Kurum vekilinin yaşlılık aylığı tahsis koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğine ve diğer hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 07.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.