17. Hukuk Dairesi 2017/4170 E. , 2019/10731 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı ... vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 12.11.2019 Salı günü davacılar vekili Av. ... ve davalı vekili Av. ... geldiler. Diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Asıl davada, davacılar vekili; davalı ... Sigorta A.Ş. tarafından trafik sigortalı aracın, davacıların eşi/ babası Yaşar"ın idaresindeki motorsiklete çarpmasıyla ölümlü kaza meydana geldiğini, davacıların ölenin desteğinden yoksun kalan 3. kişi olduğunu ve davalıların zarardan müteselsilen sorumlu olduğunu, ölenin idaresindeki aracın trafik sigortası bulunmadığından ..."nın da zarardan sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000,00 TL. maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Birleşen davada, davacılar vekili; davacıların babası olan Yaşar"ın ölümü nedeniyle oluşan destekten yoksun kalma zararından davalının sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 49.500,00 TL. maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 18.07.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle, toplam taleplerini 51.638,92 TL"ye yükseltmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; kazanın oluşumunda davacılar murisinin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen hükmün, davacılar vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 04.02.2013 tarih, 2012/5614 Esas ve 2013/999 Karar sayılı ilamı ile; "kusur oranının belirlenmesi yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, takipsizlik kararı ile neticelenen ceza soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmesinin hatalı olduğu" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada toplanan delillere göre; bozma ilamı gereği alınan bilirkişi raporuyla kazanın meydana gelmesinde davacılar desteğinin tam kusurlu olduğunun belirlendiği, davacıların tazminat talep edemeyecekleri gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen hükmün, davacılar vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 08.06.2015 tarih, 2015/1503 Esas ve 2015/8390 Karar sayılı ilamı ile; "araç işleteni ve sigortacısının sorumluluğunun, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu; zarar gören 3. kişi konumunda olan davacıların, ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı ve ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün tam kusurlu olması halinde de desteğinden yoksun kalan davacıların etkilenmeyeceği gözetilerek, davacılar desteğinin sürücüsü olduğu aracın zorunlu trafik sigortasının bulunmaması nedeniyle davalı ..."nın hukuki durumunun takdirinin gerektiği" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 1.861,08 TL. ve ... için 4.000,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ..."ndan tahsiline; davalı ... Sigorta A.Ş. hakkında verilen red kararı kesinleştiğinden bu davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına; birleşen davanın kabulü ile davacı ... için 23.492,94 TL. ve Serkan için 32.145,98 TL. destekten yoksun kalma tazminatının asıl ve birleşen dava tarihlerinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ..."ndan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince toplanan delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; daha önce temyize konu edilip incelenen ve kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin mümkün olmamasına; yargılama sırasında ileri sürülmeyen takas- mahsup itirazının dikkate alınamayacak olmasına göre; davalı ... vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl ve birleşen dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmasının ya da hükmün gerekçe kısmında reddedildiği belirtilen bir yükümlülüğün hüküm fıkrasında kabul edilmiş olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise, bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK"nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK"nun 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK"nun 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 17.02.2017 tarihli kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkrası birbiriyle uyumlu olmakla birlikte; mahkeme gerekçeli kararının yazımında, kararın gerekçe kısmında, "davacı ..."in hak kazandığı maddi tazminatın 23.492,94 TL. olduğu, bu miktarın 4.000,00 TL"lik kısmı asıl davada hüküm altına alındığı için birleşen davada hükmedilmesi gereken tazminat miktarının 19.492,94 TL. olduğu; ancak, kısa kararda birleşen dava yönünden sehven 23.492,94 TL. hüküm altına alındığından, hükümde çelişki olmaması için bu hususa sadece işaret edilmekle yetinildiği" denilmek suretiyle, kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, hükmün gerekçesi ile hüküm fıkrası arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Davacı taraf, birleşen davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kısmi dava biçiminde açtığı davada, davacılar için 49.500,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmuş; Dairemizin ikinci bozma kararından sonra yapılan yargılamada, 18.07.2016 tarihli dilekçesiyle, davacı ... yönünden taleplerini 2.138,92 TL. artırmak suretiyle davasını ıslah etmiş; mahkeme tarafından da ıslah edilen bedel üzerinden hüküm tesis edilmiştir.
Bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 Esas- 2016/1 Karar sayılı kararı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E.- 1948/3 K. sayılı YİBK"nın değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir. Buna göre; mahkemece, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilerek, davacı ... için maddi tazminatın miktarının buna göre belirlenip karar verilmesi gerekirken, bozmadan sonra ıslah edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; 2.037,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ..."na verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."na geri verilmesine 18/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.