14. Hukuk Dairesi 2015/3943 E. , 2017/6090 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.05.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ile ipoteğin fekki isteklerine ilişkindir.Davacı vekili; davalı adına tapuda kayıtlı olan ... İlçesi, ... Mahallesi 230 ada 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazların ... Noterliği’nin 15.12.2009 tarih ve 3214 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile müvekkiline satıldığını, ancak 10 parsele yönelik olarak dava dışı ... ’ın ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/51 esas sayılı dosyasıyla dava açtığını ve yapılan yargılama sonucunda 10 parselin 1/2 payının iptal edilerek ... adına tesciline karar verildiğini, bu nedenle 10 parsel yönünden taleplerinin 1/2 paya ilişkin olduğunu, ayrıca ... Bankası’ndan 30.12.2008 tarihinde kredi alınarak 3662 yevmiye numarasıyla ipoteğin işlendiğini, ancak şu an bankaya borcun bulunmadığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil ile ipoteğin fekki isteklerinde bulunmuştur.
Davalı ... vekili; müvekkilinin 230 ada 10 parselde bulunan evi ... tan satın aldığını ve evde oturan ... tan evi boşaltmasını talep ettiğini, dava dışı ... ’ın, oğlu ... ’ın hileli satış işlemi yaptığını iddia ederek 2009/51 esas sayılı tapu iptal ve tescil davası açtığını, 10 Aralık 2009 tarihinde ... ’ın, ... isimli kişinin cep telefonundan müvekkilini arayarak noterden taşınmazı devretmesi için müvekkiline tehditte bulunduğunu, ertesi gün 3 kez daha müvekkilini aradıklarını, bu olayın mafyaya intikal ettiği yönündeki söylemlerden korkan müvekkilinin Noterliğe giderek ... ’a evini satabilmesi için vekalet verdiğini, davacı adına da satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini; davacının, ... ’ın boşandığı eşi olduğunu ancak birlikte yaşamaya devam ettiklerini, aynı gün hem vekaletname verilmesi hem de satış vaadi sözleşmesi düzenlenmesinin hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığını; müvekkilinin ciddi boyutlarda kendisine, ailesine can mal ve namuslarına verilecek zarardan duyduğu korku ile işlem yaptığını; ayrıca her ne kadar satış vaadi sözleşmesinde müvekkiline 70.000 TL ödendiği yazılsa da müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığından ödemezlik itirazında bulunduklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Diğer davalı banka vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2) Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği gibi; ikrah(korkutma), bir kimsenin başka surette yapmayacak olduğu bir hukuksal işlemi bir kötülüğün kendisinin veya yakınlarının başına gelebileceğini görerek yapmasına neden olan ürkütülmedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun(TBK) 37. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun(BK) 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi ya da yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK"nin 38. (BK"nin 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan(ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız(hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir. Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir(TBK"nın 39. md). Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim, istihkak davası(tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
Hemen belirtilmelidir ki; yasal açıdan bir akdin korunması için asıl olan, aktin yapılması sırasında iradeyi ifsat eden bir nedenin bulunmamasıdır. Yok eğer akdin inikadı sırasında akit hata, hile, ikrah, gabin gibi iradeyi bozucu bir sebeple gerçekleştirilmiş ise yapılan temliki tasarrufun geçersiz olacağında kuşku yoktur. Akit sırasında olmayıp, sonradan zuhur eden olayların aktin geçerliliğine etkisi olamaz. Bir başka ifade ile akti geçersiz kılmaz.Somut olayda; ... Noterliği"nin 15.12.2009 tarih ve 3214 yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Gayrımenkul Satış Vaadi Sözleşmesi uyarınca, davalı ...’ın, sahibi olduğu 230 ada 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlarını davacı ..."na 70.000TL bedelle satışını vaad ettiği; 10 sayılı parselin önceki 1/2 pay maliki ... tarafından 05.03.2009 tarihinde davalı ... ile ... aleyhine vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan dava sonucunda davanın kabulü ile 10 sayılı parselin 1/2 payı yönünden tapu iptal ve ... adına tescile dair verilen 15.04.2011 tarihli hükmün deracattan geçmek suretiyle 12.10.2012 tarihinde kesinleştiği; davalı ..."in, anılan 15.12.2009 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin korkutma sonucu düzenlendiğini belirterek Cumhuriyet Başsavcılığı"na başvurarak 18.01.2010 tarihli şikayet dilekçesi sunduğu, yapılan soruşturma sonucunda Sivaslı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 23.02.2010 tarih ve 2010/69-44 sayılı "kovuşturmaya yer olmadığına dair karar" verildiği, bu karara ... tarafından yapılan itirazın da ... Ağır Ceza Mahkemesi"nin 14.06.2010 tarihli kararıyla reddedildiği ve ret kararının da davalı ..."e 19.07.2010 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan; eldeki davanın 11.05.2011 tarihinde açıldığı, dava dilekçesinin davalı ..."e 26.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği, adı geçen davalının kendisini vekille temsil ettirdiği ve vekilinin ilk celse olan 24.06.2011 tarihli celsede cevap dilekçesi sunarak, ikrah ve ödemezlik savunmalarında bulunduğu görülmektedir.
O halde; TBK.nun 39/1. maddesindeki "yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır" şeklindeki yasal düzenleme uyarınca, davalı ..."in Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru tarihi itibariyle bir yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden ikrah savunmasına değer verilemeyeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, ... Noterliği"nin 15.12.2009 tarih ve 3214 yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Gayrımenkul Satış Vaadi Sözleşmesinde, davalı ...’ın, kayden maliki olduğu 230 ada 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlarını davacı ..."na 70.000TL bedelle satışını vaad ettiği ve satış bedelini nakten ve tamamen aldığını beyan ettiği açıkça yazılmış olup, davalı ..."in satış bedelini almadığını başka bir ifadeyle taraf muvazaasını yazılı bir belgeyle kanıtlayamadığı açıktır. Hal böyle olunca, davacının tapu iptali ve tescil istemi yönünden, dayandığı gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 1. bent uyarınca davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.