11. Hukuk Dairesi 2015/12871 E. , 2017/735 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/06/2015 tarih ve 2014/363-2015/235 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin Sermaye Piyasası Kanunu gereğince faaliyet gösteren aracı kurum olduğunu, müvekkilinin davalı şirket nezdinde yer alan hesabındaki paranın davalı şirkete olan güven ile teslim ettiği yatırım danışmanları tarafından yüksek risk spekülasyonlarına dayalı belirli kuruluşların tahvillerine yatırıldığını, piyasa ve İMKB"de işlem gören şirketler ile hisse senetlerindeki gelişmeler hakkında bilgi verilmesi niteliğini aşan yönlendirici nitelikteki teşvik edici yorum ve tavsiyeler sonucu gerçekleşen hisse alımları nedeni ile büyük zarara uğradığını, yatırım kuruluşu olan davalının alım satım aracılığı faaliyetlerinin icrası sırasında müşteri için mümkün olan en iyi sonucu verecek şekilde emirleri yerine getirmekle yükümlü olduğunu, davalının hem yasaya hem de müvekkili ile imzalamış bulunduğu sözleşmelere aykırı hareket ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL zararın ilk oluştuğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında 22.11.2010 tarihli "Sermaye Piyasası Araçlarının Alım Satımına Aracılık ve Repo-Ters Repo işlemleri Çerçeve Sözleşmeleri ile Elektronik İşlem Hizmetleri Sözleşmesi" imzalandığını, taraflar arasında bu sözleşme dışında herhangi bir yatırım danışmanlığı sözleşmesi bulunmadığını, davacının emir ve talimatı ile işlemler yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının davalı şirket ile sözleşme imzalayarak 26.11.2010 tarihinde hisse senedi alım satımı ile repo işlemleri yapmaya başladığı, davalı şirketin davacının yatırım hesabında yapmış bulunduğu hisse senedi alım satımı ile repo ve ters repo işlemlerinde sermaye piyasası mevzuatının öngördüğü şekilde hareket edildiği, davalı şirket tarafından yapılan işlemlerin davacının vermiş olduğu sesli emirler ve talimatları doğrultusunda yapıldığı ve davalı işlemlerinin mevzuat hükümlerine uygun olduğu, ayrıca davalının sebebiyet verdiği bir zararın olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, aracı kurum çalışanlarınca yanlış yönlendirilme iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Dava tarihi olan 06.08.2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı kanunun 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre, mahkemece, mesleki ve ticari amaçla davranmayan, tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın res"en BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/02/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
1- Dava, taraflar arasında, 26.11.2010 tarihinde imzalanan SP Araçları Repo ve Ters Repo İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi’ne istinaden davacının yaptığı yatırımlardan, davalının aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği ve yanlış yönlendirildiği iddiasıyla uğradığı zararın tahsili istemine ilişkindir.
2- Somut olaya konu ihtilafın, 6502 S. Tüketici Kanunu’nun m. 3/k-l ve 73/1 uyarınca tüketici işlemi niteliğinde olduğu ve davaya Tüketici mahkemesince bakılması gerektiği gerekçesiyle, Dairemiz çoğunluğunca yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş ise de, dosyaya yansıyan bilgilerden, davacının uzun yıllardır, yüksek montanlı paralarla, özel yatırım araçlarına (fon, hisse senedi, repo vs.) yatırım yapan, bu işi meslek edinmiş, sürekli ve düzenli kazanç elde eden, bazen de zarar eden bir kişi olması nedeniyle, taraflar arasındaki işlemin tüketici işlemi niteliğinde olmadığı, davanın mesleki bir faaliyete ilişkin bir sözleşmeden kaynaklanan zarara ilişkin olduğu ve bu tür davalara TTK 4/1-f ve 5. maddeleri uyarınca ticaret mahkemelerince bakılması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, yerel mahkeme kararını aksi düşünceyle bozan Dairemiz çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.