15. Hukuk Dairesi 2019/563 E. , 2020/683 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm davalı ile dahili davalı vekillerince temyiz edilmiş, dahili davalı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... ve dahili davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebinden ibarettir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Davacı yüklenici vekili; taraflar arasında imzalanan 14.04.2011 tarihli sözleşme ve aynı tarihli protokol hükümleri gereği alacaklarının ödenmediğinden bahisle 10.000,00 TL alacağın tahsilini talep etmiş, 07.01.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 1.009.964,15 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı iş sahibi vekili; bağışcı ... ile davacı arasında düzenlenen sözleşmenin kendilerini bağlamayacağını belirterek reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı iş sahibi üniversite tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece yargılama yürütülürken, bir başka deyişle dava derdest iken, davacı yüklenici ... 5. Noterliği"nin 28.01.2016 tarih ve 1428 yevmiye nolu temliknamesi ile davalı iş sahibinden olan alacağını dava dışı ..."e temlik etmiş olup, temlik halinde davacının taraf sıfatı kalmayacağından, konunun da hakkın özü ile ilgili olmasından dolayı temlik konusunun değerlendirilmesi, geçerli bir temlik olması durumunda davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Bu hususun nazara alınmaması usul ve yasaya uygun olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
2-Mahkemece verilen 07.11.2013 tarihli ara kararı gereğince davacı tarafın talebi ile ... davaya dahil edilerek yargılama sonuçlandırılmıştır.Hemen belirtmek gerekir ki; mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan; taraf sıfatının yokluğu, davada tarafolarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel teşkil etmekle def"i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 gün ve E:2004/4-371, K:2004/375; 18.04.2007 gün ve E:2007/5-233, K:2007/221; 04.03.2009 gün ve E:2009/10-34, K:2009/104; 04.11.2009 gün ve E:2009/2-402, K:2009/484; 22.12.2010 gün ve E:2010/19-638, K:2010/694, ve 07.11.2012 tarih, E:2012/2-181, K:2012/755 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.Öte yandan, bir davada verilen hüküm, yalnız o davanın tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder (Mülga 1086 sayılı HUMK m. 237; 6100 sayılı HMK m. 303). Bir davanın taraflarının kimler olduğu ise, davacı tarafından dava dilekçesinde gösterilir (Mülga 1086 sayılı HUMK m. 179; 6100 sayılı HMK m. 119). Bir başka deyişle talepte bulunan kimsenin, taraf olarak gösterdiği kişi usul hukuku yönünden taraf olup, eylemli olarak dava edilen, taraf sayılmıştır. Bu kişinin gerçekten o davada taraf ehliyetine sahip olup olmadığı da, davanın görülmesi sırasında belirlenecektir.
Nihayet, ilke olarak mecburi dava arkadaşlığı veya yasaların öngördüğü (Örneğin; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m.14/5, 3402 sayılı Kadastro Kanunu 29. maddesi gibi) istisnai haller dışında kendisine husumet yöneltilen kişinin dışında (ve bu arada 04.05.1978 gün ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca ölü kişinin mirasçılarına) ve bir başkasına dahili dava veya müdahil-davalı ve benzeri tanımlamalarla taraf sıfatı verilemez. Davacı taraf istese ve masrafını da vererek dava dilekçesinde davalı olarak hiç gösterilmeyen kişiye davetiye tebliğ edilse, mahkemece ara kararı veya eylemli olarak dahili davalı veya benzeri tanımlamalarla duruşmalara kabulüne karar verilse bile, anılan kişinin usulü dairesinde davada taraf sıfatını kazandığı kabul edilemez.Yukarıda belirtildiği üzere, ilke olarak dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen bir kişinin sonradan herhangi bir şekilde dahili davalı veya benzeri tanımlamalarla davaya katılmaları veya davada yer almaları usulen mümkün olmadığı gibi, bu şekilde davada eylemli olarak yer alan kişilerin de davada taraf sıfatını kazanamayacaklarından, dahili davalı ... davalı kabul edilerek karar başlığında bu kişiye yer verilmesi davalı olarak taraf sıfatını kazanamaz.Öyleyse, dahili davalı ... taraf gösterilerek açılmış bir dava bulunmadığından bu kişi davaya dahil edilerek işin esası ile ilgili karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Öte yandan yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda dahili davalı olarak davaya dahil edilmek yasal olarak mümkün olmadığı halde bu kişinin gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterilmesi ve hüküm kısmında hükmedilenin davalıdan tahsiline karar verilerek karar başlığında iki davalı olmasına rağmen hangi davalıdan tahsil kararı verildiğinin de belirlenmemesi hükmün icra ve infazında tereddüt yaratacak niteliktedir.
3-Ayrıca, davalı üniversite harçtan muaf olduğu halde harçtan sorumlu tutulması da doğru olmamıştır.O halde mahkemece yapılacak iş; mahkemece davacıya, ... hakkında dava açması için uygun bir süre verilip, verilen süre içerisinde dava açılması halinde davaların birleştirildikten sonra ve karardan sonra dosyaya sunulan temliknamede değerlendirmek suretiyle oluşacak kanaat çerçevesinde icra ve infazında tereddüt yaratılmayacak şekilde bir karar verilmesinden ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken bakiye 42,60 TL Yargıtay başvurma harcının temyiz eden dahili davalıdan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 20.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.