9. Hukuk Dairesi 2020/3632 E. , 2021/592 K.
"İçtihat Metni"BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ: ... 8. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalıya ait işyerinde 1997 yılından iş sözleşmesin işverence feshedildiği 30.06.2014 tarihine kadar çalıştığını, 30.06.2014 tarihinde bel fıtığı nedeniyle müvekkili izindeyken davalı tarafça işten çıkışının verildiğini, tekrar işe döndüğünde davalı tarafından işe başlatılmadığını, müvekkilinin günde 14 saat çalıştığını, ayda iki gün hafta tatailini kullandığını, yıllık izinlerin kullandırılmadığını, ulusal bayramlar ve dini bayramlarda da aynı şekilde çalışmaya devam ettiğiğni ancak karşılığının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının 2001 yılında çalışmaya başladığını, kesintisiz çalışmadığını, 2012 yılında işten ayrıldığını, ... VE ... şirketlerinde çalıştığını, sonra ailevi geçimsizlikler nedeniyle cezaevine girdiğini, iki ay kadar yattığını, ... haber gönderip yardım istediğini ve tekrar işe başladığınıi ailevi geçimsizlikten dolayı depoda yatıp kalktığını, depodaki tüplerde eksilme olmaya başladğını, bu durum kendisine iletilince de davacının izin isteyerek işten ayrıldığını, izin bitiminde de ... isimli işyuerinde iş bularak orada çalışmaya başladığını, işten çıkarıldığına ilişkin davacı iddialarının doğru olmadığını, müvekkili şirketin çalışma saatlerinin yazın 08.30-19.00, kışın 08.30-17.00 saatleri arasında olduğunu, davacının fazla çalışmaya ilişkin iddilarının da yersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshi hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde; 30.06.2014 tarihinde bel fıtığı nedeniyle müvekkili izindeyken davalı tarafça işten çıkışının verildiğini, tekrar işe döndüğünde davalı tarafından işe başlatılmadığını ileri sürmüş olup; davalı vekilince ibraz edilen cevap dilekçesi ve açıklama dilekçesinde, davacının 16.11.2012 tarihinde kendi isteği ile işten ayrıldığı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedilmediği ifade edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan değerlendirmede, çelişkili olacak şekilde aynen, “davacının çalışırken bel fıtığına yakalandığı, 30.06.2014 tarihinde bel fıtığı nedenriyle izin alan davacının izindeyken işten çıkışının verildiği, izin dönüşü iş yerine gelen davacının davalı işverence işine başlatılmadığı anlaşıldığından, davacının iş akdini haklı nedenle feshettiği anlaşıldığıdan,” ifadesine yer verilmek suretiyle davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafınca yapılan incelemede ise; davacının 1987-2012 yılları arasında davalı yanında kesintili olarak çalıştığı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı bulunan bir çalışanın nedensiz olarak iş akdini bırakmasının hayatın olağan akışına uygun oladığı, davacı tanıklarının feshe ilişkin görgüye dayalı bilgileri bulunmayıp ispat külfeti kendisinde olan işverenin iş sözleşmesinin istifa ile sona erdiğini yada iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı nedenlerle feshedildiğini kanıtlayamadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı değerlendirmesine yer verilmiştir. Ancak, öncelikle belirtmek gerekir ki, davacının iş sözleşmesinin sona erdiği tarih 26.11.2012 kabul edilmiş olup; davacının bu konuda herhangi bir iitirazı bulunmadığı gibi; davacıya ait hizmet döküm cetveline göre de davacının dava dilekçesinde, iş sözleşmesinin feshedildiğini iddia etiiği 30.06.2014 tarihinde davalı şirket tarafından değil, dava dışı ... sicil numaralı ... Yapı Kim. Yapı ... Ltd. Şti. tarafından çıkışı verilmiştir. Aynı işyerinde çalıştığını beyan eden davacının kardeşi olan davacı tanığı beyanında, “Davacı benden önce işten ayrıldı. Davacı eski bir çalışan olmasına rağmen yeni bir eleman daha alındı, ona davacıdan daha yüksek bir para verildi, davacı da buna itiraz edince patron kabul etmedi ve davacı kendisi işten ayrıldı.” şeklinde beyanda bulunmuş olup, diğer bir davacı tanığı olan davacının eşi de, aynı işyerinde çalışmamakla beraber beyanında: “ Eşim kendisi işten ayrıldı. Eşki bir çalışan olmasına rağmen 800,00 TL verip, sonra başlayana 1.000,00 TL vermişler oda bunu talep edince kabul etmemişler ve eşim işten ayrılmış.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalı tanıkları da beyanlarında davacının kendi isteği ile ayrıldığını, davacıya eksik zam yapılmasının söz konusu olmadığını ifade etmişlerdir. Davalı ise, yargıalma aşamasında ibraz etmiş olduğu açıklama dilekçesinde davacının işten çıkmasına yakın herhangi bir işçinin işe alınmadığını, yeni alınan çalışan olmadığından fazla zam verildiğine ilişkin davacı tanık açıklamalarının da gerçek olmadığını ifade etmiştir. Kaldı ki, davacı tarafça da dava dilekçesinde, yeni işe alınan işçiden daha düşük zam yapıldığı gerekçesiyle iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği hususunda da bir iddia ileri sürülmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca hakim, kanunda öngörülen istisnalar dışında, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağından, davacının dava dilekçesinde 30.06.2014 tarihinde işverence iş sözleşmesinin feshedildiğini iddia etmiş olmasına rağmen, gerek belirtilen tarihte davalıya ait işyerinde çalışmasının bulunmadığı gerekse de tanık beyanları ve dosya kapsamına göre davacının işi kendisinin bıraktığı, iş sözleşmesinin işverence feshedilmediği anlaşılmakla davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken belirtilen gerekçe ile ilgili alacakların kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır. Somut olayda, davacı vekili süre belirtmeksizin çalıştığı süre boyunca davacıya yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının toplam hizmet süresine göre 13 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı gerekçesiyle 218 gün yıllık izin hakkının bulunduğu kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 13 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.01.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.