(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/3909 E. , 2020/4593 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin iradesi dışında sonda erdirilmesi nedeni ile kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili ile davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağına hak kazanıp kazanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşverene ait bir ya da birkaç işyerinde belli bir süre çalışmış bir işçinin, işini kaybetmesi halinde işinde yıpranması, yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler ve işyerine sağladığı katkı göz önüne alınarak, geçmiş hizmetlerine karşılık işveren tarafından işçiye kanuni esaslar dahilinde verilen toplu paraya “kıdem tazminatı” denilmektedir. Kıdem tazminatının koşulları, hesabı ve ödeme şekli doğrudan İş Kanunlarında düzenlenmiştir. Kıdem tazminatı, feshe bağlı haklardan olsa da, iş sözleşmesinin sona erdiği her durumda talep hakkı doğmamaktadır.
Somut olayda, davacının davalı iş yerinde 4857 sayılı Yasaya tabi kapsam dışı personel olarak çalışmakta iken davalı iş yerinin özelleştirilmesinden dolayı 4046 sayılı Yasa kapsamında tanınan nakil hakkından faydalanmak üzere nakle tabi personel olduğunun tespiti istemiyle davalıya karşı davacı tarafça idare mahkemesinde dava açıldığı ve Diyarbakır 3.İdare Mahkemesi’nin iptal kararı neticesinde davacının Diyarbakır Sağlık İl Müdürlüğü’ne atamasının yapıldığı, davalının idare mahkemesi kararını yürütmeyi durdurma istemli olarak temyiz etmesi üzerine, davacının Diyarbakır Sağlık İl Müdürlüğüne yapılan atama işleminin geri alındığı, davacının daha sonra kamu hastanelerinde 4/C kapsamında 23/06/2014 tarihinden itibaren çalışmaya devam ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece; “davacının 22/12/2004-14/10/2012 tarihleri arasında 7 yıl 4 ay 22 gün çalıştığı, her ne kadar davalı taraf davacının davalı işverenin özelleşme kapsamında işçilerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C statüsüne göre hak ve alacakları ile birlikte geçişlerinin yapıldığını savunmuş ise de; davacının bu statüsü Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin 2012/131 E. Sayılı dosyası ile iptal edilmiş ve Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğündeki görevine 23/06/2014 tarihinde son verilmiş, daha sonra 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4. maddesinin c bendinde düzenlenen geçici personel statüsünde, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Silvan Devlet Hastanesi bünyesinde 23.06.2014 tarihinde çalışmaya başlamış olup atama ile devam eden haklarını kaybettiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, ve dosya kapsamına göre kullanmadığı yıllık izinlerine ilişkin ücretlerinin ödendiğine dair belge ibraz edilmediği anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiş” gerekçesi ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağının kabulüne karar verilmiştir. Ancak dosya kapsamında yapılan incelemede, davacının 06/03/2012 tarihinde 4046 sayılı özelleştirme uygulamaları hakkındaki Kanunun 22. maddesine istinaden diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesini kendisinin istediği dosya kapsamı ile sabittir. 4046 sayılı Yasanın kuruluşlardaki personelin nakli başlıklı 22. maddesine göre iş kanunlarına tâbi olarak çalışmakta iken, bu madde gereğince diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilen personele kıdem tazminatı ödenmeyeceği ve bunların önceden kıdem tazminatı ödenmiş süreleri hariç, kıdem tazminatına esas hizmet sürelerinin 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyelerinin hesabında dikkate alınacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince davacının yasadan kaynaklandığı üzere kıdem tazminatına hak kazanamayacağı ve davacının kendi talebi üzerine nakil hakkını kullandığından ihbar tazminatı ödenmesi koşullarının da oluşmadığı açık olduğundan davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığının kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
3-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağının hesaplanması noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir.
Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
Somut olayda davacı süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının toplam hizmet süresinde hiç izin kullanmadığı kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.03.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.