Taraflar arasındaki “Hizmet Tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.05.2009 gün ve 2008/659 E.-2009/320 K. sayılı kararın incelenmesi davalı TRT Genel Müdürlüğü ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 06.12.2010 gün ve 2009/9216 E.-2010/15936 K. sayılı ilamı ile;
("...Dava, davalı TRT Kurumu Genel Müdürlüğünde 07.10.1991-25.05.1999 tarihleri arasında kesintisiz, hizmet akdi ile asgari ücretle çalıştığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir…
5510 sayılı Yasanın Geçici 7.maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10.maddesi olduğu kabul edilmelidir.
Anılan madde hükmüne göre; Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.
Maddenin açık ifadesi karşısında, davacının tespitini istediği sigortalı çalışmalarının sona erdiği tarihten sonra Emekli Sandığına tabi olarak çalışmasını sürdürmesinin hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı açıktır. Hukuk Genel Kurulunun 02.05.1997 tarih ve 1997/10-142 Esas 1997/406 Karar sayılı kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Somut olayda, davacının 25.05.1999 tarihinde Emekli Sandığına tabi kadro karşılığı sözleşmeli personel olarak çalışmaya başladığı, sigortalı çalışmasının sona erdiği 24.05.1999 tarihinden sonra davanın 29.07.2008 tarihinde açıldığı ve beş yıllık hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmiş olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...")
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER : 1-Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığ vekili
2- Davalı TRT Genel Müdürlüğü vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının davalılardan işverene ait işyerinde geçen ancak Sosyal Güvenlik Kurumuna (SSK) bildirilmeyen 7.10.1991 – 24.5.1999 tarihleri arasındaki hizmetlerinin, sigortalı hizmet olarak tespitini istemiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.
Yerel mahkemece, davacının hizmet sürelerinde fasıla bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar; Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkeme, hizmetin kesintisiz olarak bir bütün halinde geçtiğinin kabulü ile beş yıllık hak düşürücü süre hesabının 506 sayılı yasa kapsamındaki çalışmanın sonu itibariyle değil, T.C. Emekli Sandığına tabi çalışmanın sonu esas alınarak yapılması gerektiğinden bahisle önceki kararında direnmiş;hükmü davalılar vekilleri temyize getirmiştir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; sigortalının, 506 sayılı Yasa kapsamında çalışmakta iken, aynı işyerindeki çalışmasının 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasasına tabi olarak devam etmesi halinde, hak düşürücü sürenin; bu çalışmalardan hangisinin sona erme tarihi başlangıç alınarak hesaplanacağı; buna bağlı olarak da hak düşürücü sürenin somut olay yönünden gerçekleşip gerçekleşmediği, noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmelidir ki, çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları ise 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır.
Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olmasıdır.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir.
Somut olayda; davacı 07.10.1991 tarihinde TRT Genel Müdürlüğünde çalışmaya başlamış, 25.05.1999 tarihinde de T.C. Emekli Sandığına tabi olarak aynı kurumda çalışmaya devam etmiştir.
Davacının aynı işyerinde çalışmaya devam ettiği hususu tartışmasız olup; çalışma kesintisiz devam ettiğine göre, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10 maddesinde yer alan “hizmet” kavramının, somut olay yönünden hem sigortalı hem de emekli sandığı hizmeti birlikte değerlendirilmek suretiyle belirlenmesi ve hak düşürücü sürenin hesabında da bu belirlemenin esas alınması gerekir.
Bu durum “işçi yararına yorum ilkesi”nin doğal sonucudur.
Hal böyle olunca; davacının aynı işyerinde sigortalı hizmeti sona ermekle birlikte Emekli Sandığına tabi hizmetinin dava tarihinde halen devam ettiği, çalışmanın kesintisiz olduğu belirgin olmakla hizmet tespiti davası açmak için yasada öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu kabule olanak bulunmamaktadır.
Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 27.04.2011 gün ve 2011/10-52 Esas 2011/221 Karar, 28.09.2011 gün ve 2011/10-441 Esas 2011/574 Karar, 07.12.2011 gün ve 2011/10-641 Esas 2011/741 Karar sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
O halde, aynı yönlere işaretle davanın hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulüne ilişkin direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, davalı TRT ve SGK vekillerinin işin esasına yönelik sair temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiştir.
Dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın süresinde açıldığına ilişkin DİRENME UYGUN olup, dosyanın davalılar vekillerinin işin esasına yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesi için 10.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 08.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.