9. Hukuk Dairesi 2015/975 E. , 2016/10970 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, işe başlatmama tazminatı ile yıllık izin ücreti, ücret, boşta geçen süre ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılardan ..."nin avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini, açtıkları işe iade davasının kabul edilmesi üzerine işe iadeyi talep etmelerine rağmen işe başlatılmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret alacağı, yıllık izin ücreti, işe başlatmama tazminatı, boşta geçen süre ücreti, fazla çalışma ve hafta tatili ücretlerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı .. Vekili, 22.07.2008 - 22.07.2009 tarihleri arasında davalı belediyenin çöp toplama ve süpürme işlerini sözleşme kapsamında yürüttüklerini, süre sonunda yeniden yapılan ihalede bir başka firmanın yüklenici olduğunu, davacının 22.07.2008’de işe girdiğini, ihalenin kazanılamaması nedeni ile 21.09.2009 tarihinde davacının işten çıkartıldığını, davacının maaşının 859,87 TL olduğunu, davacıya kıdem tazminatı ödenerek ibralaşma teklif edildiğini ancak davacının kabul etmediğini, işe geri dönüşün talep edildiği ihtarname örneğinin dosyada mevcut olmadığını, biten bir hizmet alım sözleşmesine istinaden işe iadenin mümkün olmayacağını, muhatabın ... olduğunu, davacının haftanın her günü sabah 08:00 - 19:00 saatleri arasında çalıştığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Belediye vekili, davacının belediyenin çalışanı olmadığını, diğer davalının sigortalı işçisi olduğunu, davacı ile müvekkili belediye arasında hiç bir zaman iş sözleşmesi kurulmadığını savunarak davanın husumet nedeniyle davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının sözleşmesinin feshedilmesi üzerine işe iade davası açtığı, davanın kabul edilip kesinleşmesi üzerine davacının süresinde davalı işverene müracaat ettiği, ancak davalı işyeri tarafından işe başlatılmadığı gerekçesiyle işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti hüküm altına alınmış,... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin işe iade davasında davalı Belediye yönünden husumet nedeni ile davanın reddine karar verdiği ve kararın kesinleştiği de göz önüne alındığında bu tazminatlar ile ilgili olarak sadece davalı .... sorumlu tutulmuş, 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesi göz önüne alındığında davacının yapmış olduğu işin mahiyeti gereği Belediye ile diğer davalı .... arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisinin bulunduğu görülmekle işçilik alacaklarından her iki davalı da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş, iş akdinin haksız olarak feshedilmesi nedeni ile davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle bu tazminatlar hüküm altına alınmış, davacının yıllık izinlerini kullandığını veya bedelinin ödendiğini davalı işveren ispatlayamadığından yıllık izin ücreti hüküm altına alınmış, 2009 yılı Eylül ayına ait ücret alacağının ödendiğini davalı yazılı belge ile ispat etmediğinden dolayı davacının bu yöndeki talebi yerinde görülerek ücret alacağı da hüküm altına alınmıştır. Her ne kadar davacı fazla mesai ve hafta tatili alacağı talebinde bulunmuş ise de; ispat yükümlülüğü kendisinde bulunan ve tanık deliline dayanan davacının bu alacaklarının oluştuğunu somut olarak ispatlayamadığından dolayı bu yöndeki taleplerinin reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı Belediye vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı Belediyenin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında, hizmet süresi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davalılar (Davalı belediye ile davalı şirket) arasındaki hizmet alım sözleşmesinin tarihi 21.07.2008 olup, sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girmiştir. Davacının, davalı Belediyeye ait işyerinde diğer davalının sigortalı işçisi olarak çalışmaya başladığı tarih ise 22.07.2008"dir. Bu durumda, 18.01.2008-22.07.2008 arası çalışma davalı belediyeye ait işyerinde geçmemiştir. Davalı belediyenin 18.01.2008-22.07.2008 arasındaki süre nedeniyle sorumlu olmadığı, belediyenin sorumluluğunun 22.07.2008-21.09.2009 tarihleri arasındaki çalışma için olduğu halde, 18.01.2008-22.07.2008 arasındaki süre nedeniyle de davalı belediyeyi sorumlu tutmak hatalıdır. Nitekim, işe iade kararında da davacının 22.07.2008-21.09.2009 tarihleri arasında çöp toplama işinde araç şoförü olarak çalıştığı kabul edilmiştir.
3-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının aylık ücretinin miktarının 900,00 TL olduğu tanık ve benzeri delillerle kanıtlanamadığına göre hesaplamalarda Sigortalı Hizmet Cetvelindeki ücretin esas alınmaması hatalıdır.
4- ..."nin 30 Mart 2014 tarihi itibariyle... Belediye Başkanlığına bağlanmasına ve davanın da bu belediyenin Avukatı tarafından takip edilmesine rağmen gerekçeli karar başlığında davalı olarak kapatılan... Belediye Başkanlığının yazılması hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.