22. Hukuk Dairesi 2015/30426 E. , 2018/7726 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılardan ... vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili davacının davalı idarenin taşeron firmaları emrinde 20/06/2004-01/04/2008 tarihleri arasında çoban olarak çalıştığını, iş akdinin davalı firma tarafından fiili ve sözlü olarak feshedildiğini beyanla kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazala mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, 30/04/2004 tarihinde çobanlık işlerinin üç yıl süreyle ihale yoluyla davalı firmaya verildiğini, davacının davalı firmanın işçisi olduğunu, davalı kurum ile aralarında hukuki bir ilişkin bulunmadığını, sözleşmenin 31/05/2007 tarihinde, belirli iş sözleşmesinin süresinin dolmasıyla kendiliğinden sonra erdiğini, bu sebeple davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını, ayrıca davacının iş sözleşmesinin 01/04/2008 tarihinde sona erdiğini ve bu tarihte diğer davalı firma ile aralarında lat işveren asıl işveren ilişkisinin bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı .... Gıd. Tem. Hiz. .... vekili ise davalı idareden ihale ile almış olduğu işte 20/05/2004 - 31/05/2007 tarihleri arasında çalıştırılmak üzere davacının alındığını, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırıldığını, süre bitiminde iş sözleşmesinin kendiliğinden sona erdiğini, ayrıca davacının istifa ederek ayrıldığını, 01/04/2008 tarihinde iş sözleşmesini sona erdiren firmanın başka bir firma olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde, davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre; davacı ile davalılardan ..."nün aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla İş Kanunu"nun 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka İş Kanunu"nun 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi ispatlanabilen adi kanunî karineler olduğu kabul edilmelidir.
5538 sayılı Kanun ile İş Kanunu"nun 2. maddesine bazı fıkralar eklenmiş ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait olan ortaklıklara dair ayrık durumlar düzenlenmiştir. Ancak, maddenin diğer hükümleri değişikliğe tabi tutulmadığından, asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları ve muvazaa öğeleri değişmemiştir. Kanuni olarak verilmesi mümkün olmayan bir işin alt işverene bırakılması veya muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde, işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin yedinci fıkrasında açık biçimde ifade edilmiştir. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunamaz. Muvazaaya dayanan bir ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi olmakla kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi, İş Kanunu"nun 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine koşulların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması, Anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur. Dairemizin kararları da bu doğrultudadır.
Muvazaalı bir hukuki muamele ile üçüncü kişinin ızrar edilmesi ona karşı bir haksız eylem niteliğindedir. Üçüncü kişiler muvazaa sebebiyle hakları halele uğratıldığı takdirde haksız fiil sorumluluğuna dayanarak muvazaalı hukuki işlemi yapan taraftan zararının tazminini isteyebilir. Haksız fiil işleyen kimse uygun illiyet bağı çevresine giren bütün zararlardan sorumludur.
Somut olayda, Mahkemece davacı işçinin iş sözleşmesi hususunda muvazaanın bulunduğu ve asıl işverenin ... olduğu, talep konusu tarihler arasında davacının ... çalışanı olduğunun kabul edilmesi isabetli olup bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak iyiniyetli olan davacı işçiye karşı taraf olmadığı muvazaanın ileri sürülemeyeceği, sözleşmesinin hükümsüzlüğünün davacıya karşı ileri sürülmesinin MK."nun 2.maddesindeki iyiniyet kurallarına aykırı olması ve hiç kimsenin kendi hilesinden yararlanamayacağı ilkesi gereğince muvazaalı işlemi yapan davalı ... ile davalı .... Ltd. Şti."nin talep edilen alacaklardan birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilmesi gerekirken davalı... Tic. Ltd. Şti. yönünden davanın husumet sebebiyle reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Dava dilekçesinde, dava konusu alacakların net olarak tespit ve hükmedilmesine dair bir açıklamaya yer verilmemiştir. Gerek Dairemizin ve gerekse Yargıtayın yerleşik uygulaması, açıkça net miktarların talep edilmediği durumda, sabit olan alacaklarda brüt miktarlara hükmedilip kanuni kesintilerin infaz aşamasına bırakılması yolundadır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının alacakları brüt miktar üzerinden hesaplanmış olup, Mahkemece bu doğrultuda hüküm kurulmuştur. Kesintilerin infaz aşamasına bırakılması en doğru yöntem olduğundan ve yerleşik içtihatlar da bu doğrultuda bulunduğundan, davacının alacaklarının brüt olarak hesaplanması yerinde ise de, “yasal kesintiler infaz sırasında nazara alınmak kaydıyla” alacaklara hükmolunmalıdır. Bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması da hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 26.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.