Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesinden verilen 25.11.2010 gün ve 2010/522 E.- 2010/436 K. sayılı kararın;
(Özel Daire bozma ilamının 2 numaralı bendinde yer alan ve “davalı vekilinin sonradan geçerli vekâletnameyi ve icazetnameyi ibraz etmiş olmasının, temyiz istemini sürede ve yapılan işlemleri geçerli kılacağına” işaret eden gerekçe yönünden bozulmasını; Özel Daire bozma ilamının 4 numaralı bendinde yer alan ve “davalı vekilinin zamanaşımı def’i değerlendirilip, tarafların bu konudaki iddia ve savunmaları incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gereğine” işaret eden bozma gerekçesi yönünden yeni hükme yönelik olması nedeniyle 11.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesini; Özel Daire bozma ilamının 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 numaralı bentlerinde yer alan ve mahkemenin kabul şekline göre yapılan bozma gerekçeleri yönünden ise, kabul biçimine yönelik olarak yapılan 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 numaralı bentlerin ve aynı ilamın sonuç kısmındaki “…5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı Bureau Veritas vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kabul şekline göre kararın bu davalı yararına BOZULMASINA…” şeklindeki ifadelerin bozma metninden çıkarılmasını)
Kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"ndan çıkan 15.06.2011 gün, 2011/11-144 Esas, 2011/406 Karar sayılı ilamın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı A.. D.. ve Ticaret A.Ş vekili ile davalılardan B.. V.. P.’e i.. B.. V.. Türkiye Temsilciliği vekili tarafından verilen dilekçeler ile istenilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca dilekçeler, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre, davacı vekiliyle davalılardan Bureau Veritas Paris’e izafeten Bureau Veritas Türkiye Temsilciliği vekilinin, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme taleplerinin REDDİNE;
1-Özel Daire bozma ilamının 2 numaralı bendinde yer alan ve “davalı vekilinin sonradan geçerli vekâletnameyi ve icazetnameyi ibraz etmiş olmasının, temyiz istemini sürede ve yapılan işlemleri geçerli kılacağına” işaret eden, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 15.06.2011 gün, 2011/11-144 Esas, 2011/406 Karar sayılı kararının (1) numaralı bozma nedeni yönünden oyçokluğu ile,
2-Özel Daire bozma ilamının 4 numaralı bendinde yer alan ve “davalı vekilinin zamanaşımı def’i değerlendirilip, tarafların bu konudaki iddia ve savunmaları incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gereğine” işaret eden bozma nedenine karşı Yerel Mahkemece verilen yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 15.06.2011 gün, 2011/11-144 Esas, 2011/406 Karar sayılı kararının (2) numaralı bendindeki karar yönünden oybirliği ile,
3-Özel Daire bozma ilamının 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 numaralı bentlerinde yer alan ve kabul biçimine yönelik olarak yapılan 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 numaralı bentler ile aynı ilamın sonuç kısmındaki “…5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı Bureau Veritas vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kabul şekline göre kararın bu davalı yararına BOZULMASINA…” şeklindeki ifadelerin bozma metninden çıkarılmasına dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 15.06.2011 gün, 2011/11-144 Esas, 2011/406 Karar sayılı kararının (3) numaralı bendindeki karar yönünden oybirliği ile,
4-6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1.maddeleri gereğince takdiren 203 TL. para cezasının karar düzeltme isteyenlerden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine; peşin harcın mahsubuna, 08.02.2012 gününde kara
KARŞI OY
Hukuk Genel Kurulu Kararının (1) numaralı bendinde yer alan; Yerel Mahkemenin 17.07.2009 tarihli, davalı B.. V.. vekilinin temyiz isteminin reddine dair ek kararının bozulması’ yönündeki bozma kararına karşı karar düzeltme talebinin reddi gerekçesine aşağıda açıklanan nedenlerle katılamıyorum:
Bilindiği üzere, vekil aracılığı ile takip edilen işlerde, geçerli bir vekâletname bulunması (temsil yetkisi) ve bunun mahkemeye verilmesi dava şartıdır.
Vekil sıfatıyla dava açan veya işlem yapan kişinin, vekâletnamesini mahkemeye vermemiş olması halinde nasıl yol izleneceği hususu, 1086 sayılı Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 67. maddesinde;
“Vekâletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekil dava açamaz ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkeme, vereceği kesin bir süre içinde vekâletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına veya usul işlemleri yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya aynı süre içinde asil, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır ve yapılan işlemler hükümsüz kalır…”
Hükmü ile açıklanmıştır.
Kural olarak, davada vekil vasıtası ile yapılan işlemlerle birlikte, vekâletnamenin ibraz edilmesi gerekir. Ancak acele hallerde vekil, temsil yetkisini sonradan ispat etmek şartı ile vekâletnamesiz olarak işlem yapabilmelidir.
İşte bu noktada Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 67.maddesinin düzenlediği husus, mahkemece vekile vekâletnamesini getirmek üzere kesin bir sürenin verilmesi gereğidir.
Ne var ki, anılan maddenin açık hükmüne göre mahkemeye bu vazife her durumda değil, ancak ‘gecikmesinde zarar umulan hallerde’ yüklenebilecektir. Bir başka ifadeyle, vekâletnamesiz işlem yapan vekile, vekâletnamesini ibraz için mahkemece kesin süre verilmesinin önkoşulu, muhtemel bir zararın mevcudiyetidir.
Esasen somut olayda çözümlenmesi gereken sorun da; yukarıda açıklanan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 67.maddesi kapsamında davalı Bureau Veritas yönünden gecikmesinde zarar umulan bir halin bulunup bulunmadığı, buna bağlı olarak 22.06.2009 tarihli temyiz dilekçesi ekinde geçerli vekaletnameyi ibraz etmeyen davalı avukatına, geçerli vekaletnamenin ibrazı için mahkemece kesin süre verilmesinin gerekip gerekmediği hususudur.
Olayda, temyiz olunan ilamın tebliğinden önce, davacı A.. A. Denizcilik ve Ticaret A.Ş’nce ilama dayalı olarak 17.06.2009 tarihli ihtiyati haciz kararı alınmış ve 18.06.2009 tarihinde ilama dayalı icra takibine girişilerek, bir gün sonra 19.06.2009 tarihinde fiilen haciz icra edilmiştir.
Öncelikle, salt bu durumun, davalı B.. V..’ın takip ve ihtiyati haciz kararına karşı kendi hukuki prosedürü içerisinde yasal yollara başvuru olanağı bulunduğu ve nitekim gerekli başvuruları da yaptığı göz önüne alındığında, eldeki davada gecikmesinde zarar umulan hal olarak değerlendirilemeyeceği kuşkusuzdur. HUMK.nun 67.maddesine göre vekaletnamesi olmaksızın işlem yapan (olayda temyiz edeni) vekile vekaletname ibraz için süre verilmesinin ön koşulu muhtemel zararın varlığıdır. Oysa burada, karar vekaleti olan vekile tebliğ edildiği gün ihtiyati haciz kararı mahkeme kararı ile kaldırılmış, muhtemel bir zararın varlığı ihtimali son ermiş olduğundan mahkemenin vekile vekaletname ibrazı için süre vermesine gerek kalmamıştır.
Bundan da ileri, davalı avukatınca geçersiz vekâletnameyle 22.06.2009 tarihli temyiz dilekçesinin ibraz edilmesinden sonra, 29.06.2009 tarihinde gerekçeli kararın davalı Şirkete tebliğ edildiği ve aynı gün İhtiyati Haciz kararının kaldırıldığı belirgin olup; bu nedenle de, olayda gecikmesinde zarar umulan bir halin bulunduğundan söz edilemez.
Öyle ki, gerekçeli ilamın 29.06.2009 tarihinde davalı Şirkete tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içinde temyiz ve bununla birlikte geçerli vekâletname ve icazetnamenin edilmemiş olması dahi, davalı Şirket yönünden gecikmesinde zarar umulan bir halin bulunmadığını ortaya koymaktadır.
Şu durum karşısında; olayda, davalı B.. V.. yönünden 67. madde çerçevesinde gecikmesinde zarar umulan bir halin bulunmadığı belirgin olup, Yerel Mahkemece 22.06.2009 tarihli temyiz dilekçesi ekinde geçerli vekaletnameyi ibraz etmeyen davalı avukatına, geçerli vekaletnamenin ibrazı için kesin süre verilmeden, anılan davalı yönünden temyiz isteminin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygundur.
Diğer yönüyle; kural olarak, davaya vekâlet de dahi, müvekkilin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 60. ve Borçlar Kanunu’nun 38.maddesi hükümleri uyarınca, yetkisiz vekilinin yaptığı işleme sonradan icazet vermesi durumunda yapılan işlemin, baştan itibaren geçerli hale geleceği kuşkusuzdur.
Ne var ki, yasal olarak verilen bir hak düştükten sonra verilen icazetin hukuki sonuç doğurması olanaksızdır.
Bir başka ifadeyle; somut olayda olduğu gibi, ilamın 22.06.2009 tebliğ tarihine göre yasal 15 günlük temyiz süresi geçtikten sonra, 27.07.2009 tarihinde düzenlenen ve 28.07.2009 tarihinde ibraz edilen icazetnamenin, sürenin geçirilmiş olması nedeniyle artık kullanılamayacak olan temyiz hakkına ve buna bağlı olarak yapılan işleme geçerlilik kazandırmayacağı, tartışmasızdır.
Buna göre, davalı B.. V.. vekilinin 22.06.2009 tarihinde yaptığı temyiz işlemine, anılan davalının icazetini bildiren ve temyiz süresi geçtikten sonra tanzim ile mahkemeye verilen 27.07.2009 tarihli icazetname hukuki bir sonuç doğurmayacak, vekaletsiz olarak yapılan temyiz işlemine geçerlilik kazandırmayacaktır.
Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin “davalı vekilinin temyiz isteminin reddi” yönünde verdiği 17.07.2009 tarihli karar usul ve yasaya uygun olup, onanması görüşünde olduğumdan Hukuk Genel Kurulu’nun karar düzeltme talebinin reddi yönünde verilen kararına katılamıyorum.