1. Hukuk Dairesi 2014/21776 E. , 2017/1379 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ..."in maliki olduğu 230 ada 1 parsel sayılı taşınmazını mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak kızı olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tapunun iptaliyle miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, annelerinin taşınmazlarını daha önce diğer mirasçılara bedelsiz temlik ettiğini, kendisine yapılan temlikin de paylaştırma amacı ile yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin paylaştırma amacı ile yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;tarafların mirasbırakanı ..."in maliki olduğu 230 ada 1 parsel sayılı taşınmazını 25.03.2008 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 16/05/2011 tarihinde ölümü üzerine mirasçı olarak çocukları olan davacılar ... davalı ..., eşi olan dava dışı ... ve çocukları olan dava dışı ... ve ..."ın kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Esasen miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olay yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde; mirasbırakan ..."in maliki olduğu 230 ada 1 parsel sayılı taşınmazını temlik ettiği davalı dışında başkaca mirasçılarının da bulunduğu tartışmasızdır. Denkleştirmeden söz edebilmek için mirasbırakanın mallarını makul sayılabilecek ölçüler içerisinde tüm mirasçıları kapsar biçimde paylaştırması gerekir. Oysa mirasbırakanın, temlik edilen taşınmaz dışında adının kayıtlı başka bir taşınmaz bulunmadığı, tarafların annelerinin davalı dışındaki diğer kardeşlere taşınmaz temlik etmesinin mirasbırakanın mal varlığı yönünden paylaştırma kabul edilemeyeceği açıktır.
Bu durumda murisin tüm mirasçıları arasında hak dengesini gözetir, kabul edilebilir bir paylaştırma yapma iradesi ile hareket ettiğinden söz edilemeyeceği ortadadır.
Hâl böyle olunca, mirasbırakanın mirastan mal kaçırmak amacıyla taşınmazı temlik ettiği sabit olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.