1. Hukuk Dairesi 2014/18590 E. , 2017/1363 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.03.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..."ın tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’ın okuma yazma bilmemesinden faydalanan davalı kardeşleri ...’in, murisi yeni nüfus cüzdanı çıkarma bahanesi ile kandırarak dava konusu 423 parsel sayılı taşınmazdaki payını temlik aldığını, murisin mal kaçırmak gibi bir amacının olmadığını, davalı tarafından murisin iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, devir tarihi üzerinden 38, murisin ölüm tarihi üzerinden 11 yıl geçtikten sonra hile nedenine dayanılarak açılan davada 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, kaldı ki iddianın da yersiz olduğunu, murisin kendi iradesi ile taşınmazı devrettiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muris muvazaası olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK’nın 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.
Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve özellikle 6100 sayılı HMK’nın 140. ve 141. maddeleri uyarınca ön inceleme duruşmasında saptanan uyuşmazlık birlikte değerlendirildiğinde, davacının, açıkça hile hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, taraf delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelemede hataya düşülerek yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.